Alaattin Akbulut ve Rifat Özçöllü, The Best Art Gallery, Teşvikiye
Alaattin Akbulut'la 2012'de NTV SPOR'da tanıştık. Sonrasında yollarımızı hep kesiştirdik. Serdar Gümüş'ün şampiyonluğuyla sonuçlanan 2012 Artistik Bilardo Dünya Şampiyonası canlı yayını, Lütfi Cenet'in yorumları ve onun 100 artistik figür için çizdiği 100 animasyonla gerçekleşmişti. Ve yayın izleyici için çok anlaşılır ve akıcı hale gelmişti. Alaattin abi resimlerinde bilinçaltının, zihnin dalgalı hallerini resmetse de hep bir çıkış kapısı bırakır. Çünkü onun karakter tercihi "iyimser"den yana. Bu imgeleri bilinçaltına ve zihnine düşüren kaynaklar ise, bir "güneş tutulması avcısı" olarak Uganda, Kenya, Tanzanya, Kamboçya ve Srilanka'ya yaptığı fotoğraf seyahatleriydi. Ekrem Yalçındağ'ın küratörlüğünü yaptığı sergiyi 27 Ekim'e kadar Teşvikiye'deki The Best Art Gallery'de görebilirsiniz.😊
Serdar Gümüş'ün Artistik Dünya Şampiyonu olduğu NTV SPOR yayını
Tolgahan Kiraz Vietnam'da düzenlenen 76. Dünya Şampiyonası'nda Son 16'da!
Türkiye Şampiyonası etaplarının TRT canlı yayınları çok kıymetli muhakkak. Ancak bilardocularımız her sene dünyanın dört yanındaki kupa ve madalya kürsülerini de dolduruyor. Ama Türkçe yayın ve haber eksikliklerinden dolayı bu başarılar hak ettiği ilgiye kavuşamıyordu. Birkaç yıldır yurt dışı bilardo organizasyonlarının yayınını üstlenen Afreeca TV (SOOP), Türkçe maç anlatımlarına devam etmek istiyor! İlk yayın 28 Eylül Cumartesi sabah 9.30'da Tolgahan Kiraz - Dick Jaspers maçıyla olacak. Siz de bu tarihî şampiyonada Tolgahan Kiraz’ı desteklemek için Afreeca TV’nin karşısına buyurun. Bu şampiyonaya pilot organizasyon olarak bakıyorlar, Türkiye'den izlenme sayısına göre devam edip etmeme kararı alacaklar. O yüzden bol duyuru hem sporcularımız hem de Türkiye’de bilardo için itici güç olacaktır.
Bütün sporlarda medya, spor ve sektör arasında ayrılmaz bağlar var, malum. 1990’larda Türkiye’de bilardo, kabuğunu yabancı maç yayınlarıyla kırmış ve spor, ülke çapında çok popüler hale gelmişti. Oyuncularımızın yurt dışı zaferlerini Türkçe anlatımla izleyen insanlar (internet kafe vs. de olmadığı için) hevesle salonlara yöneliyordu. Ve tabandaki amatör ilgiyle hem salon sayısı artıyor hem de sektör büyüyordu. Bütün dünyada bir spor branşını ve sektörünü büyüten amatör kitledir. Yıllardır çekirdek kitlesinin dışına taşmak isteyen bilardo için oyuncularımızın dünya arenasındaki coşkularının kendi dilimizden anlatımı bir fırsat olabilir. Sevgili Tolgahan’a başarılar!!!
Yayınları bu sayfadaki "live" video üzerinden takip edebilirsiniz. Ayrıca canlı yayınlar yine bu sayfada kaydedilmekte: https://bj.afreecatv.com/rifatoz
19'luk Seymen Özbaş 22 Yaş Altı Dünya Gençler Şampiyonu!
Geçen Pazar Fransa’da bir Dünya Şampiyonumuz daha oldu: 2005’li
Seymen Özbaş! 15'incisi düzenlenen 22 Yaş Altı Dünya Gençler Şampiyonası’nda Burak Haşhaş’tan
sonra 2. şampiyonumuz. Semih Saygıner ve Tayfun Taşdemir’den sonra “3 Bant Ferdi
Dünya Şampiyonu” unvanına sahip 4. bilardocumuz. Milli takımları dahil
ettiğimizde şanlı liste büyüyor elbette. G. Koreli gençler bu şampiyonayı 8 kez
kazandı. Bir G. Koreli’nin final oynamadığı sadece 3 final var. G. Kore
hakimiyeti Burak’la çatlamıştı, Seymen çatlağı gediğe dönüştürdü! Seymen’in
yarı finalde ikiye katladığı isim geçen senenin finalisti Alman Amir İbraimov’du.
Finalde ise G. Koreli Jo Yeong Yun’u yendi. Aşağıda 15 şampiyonanın finallerini
listeledim. Soldakiler galipler. Parantez içindeki sayılar, oyuncuların turnuva
genel ortalamaları. Bu finalistlere ilaveten Sameh Sidhom, Berkay Karakurt, Gwendal
Marechal, Denizcan Akkoca, David Martinez, David Zapata gibi 3’üncüler de var. 2012’nin
gümüşü Ömer Karakurt ise geçen hafta antrenör koltuğundaydı. Yani isimler ve bu
çocukların senyörlere terfi ettikten sonraki kürsüleri, koltukları ortada. Bu "junior"lar şampiyonası, eninde sonunda ışıldayacak cevherler barındırdı hep. Seymen’in şampiyonluk
kürsüsünün ve şampiyonluk sayısı sonundaki çığlığının psikolojisine bakalım biraz:
Seymen Özbaş'ın sevinç çığlığı
Bir oyuncu spor kariyerinde büyük kürsüler istiyorsa onun, gençliğinden
itibaren yapacağı iş, küçük büyük demeden kürsü kovalamak olmalı. Çünkü büyük
kürsüyü getirecek olan daha küçük kürsülerin belleğidir. Bu, bütün sporlarda büyük
yüzdeyle böyledir. Bu gençler sırf yetenekleri sayesinde mi kürsü
görmüşlerdir? Yoksa gençliklerinde büyük arzuyla kovaladıkları kürsüler onlara
özgüven temeli mi inşa etmiştir? Nice yetenekli oyuncular kürsü arzusunu
içlerinde büyütemedikleri, o hedefi hayatlarında diğer hedefleri arasında –türlü
sebeplerle– birinci sıraya koyamadıkları için ha 5-8. ha 9-16. ya da 17-32. sıralarda
ama kürsünün “kenarlarında” dolanmakta. Demiş ya Saygıner, unvanını hak eden “spor
gazetecisi” Banu Yelkovan’a, “Bilardo hayat gibi. İyiysen masadasın, değilsen
kenarda” diye. İşte bu “iyi olma” arzudaki hakikilik ve hedefe sadakatle alakalı.
Elbette Seymen’in bir diğer büyük şansı anne babası Elif-Ferhat Özbaş’ın ve Türkiye'deki bilardo ekosisteminin onun yanında
olması. Geçenlerde sevgili Gülşen Degener’den Seymen’i bir cümleyle tarif
etmesini rica ettiğimde “olağanüstü konsantre hali” demişti. Ben de şunları ekleyeyim: “Hayat gibi olan
bilardoya” hörmette 😊 kusur etmeme hali. Onu ihmal etmeme hali. Kimseyle ve hiçbir şeyle aldatmama 😊 hali. Evet, bilardo
kıskançtır, üstüne başka yâr koklayana kürsü vermez. En azından ikinci plana
atma beni, der. Dolayısıyla, final sayısının akabinde yükselen çığlığını bir
öfkenin tezahürü olarak değil de yıllardır süren çileli, cilveli bir yolun
sonunda vecde kapılan sevinç sarhoşu, “zeki ve çevik” bir gencin çığlığı olarak
duyabilirsiniz. Tebrikler Seymen! Tebrikler Türkiye bilardosu!
Dünya 22 Yaş Altı Gençler Bilardo Şampiyonası Finalistleri ve Genel Ortalamaları
2008: Javier Palazon (ES,
1,268) – Glenn Hofman (NL, 1,088)
2009: Javier Palazon
(ES, 1,252) – Glenn Hofman (NL, 1,159)
Taşdemir'in Astrolojik Çeyrek Finalindeki Büyük Rakipleri
Survival 2024 Seul'de başladı! (İlki 2018'deydi.) Survival'ın sayı sayma formatı ve atmosferi vadettikleri adrenali gerçekten sağlıyor. Korkmayın, brikollere 2 yazmıyorlar.😊Formül şu: 4 kişi oynuyor. Atana 3, yiyene -1! Tolgahan Kiraz ve Taşdemir sabah aynı masadaydı ve ilk raundu beraberce geçtiler. Tolgahan 2'inciliğini, genel mizacının aksine maça dinamik ve sinirlerini sağlam tutarak başlamasına borçlu. Darbeli acem ve pikesi lokumdu, özet videoda var, link aşağıda. Yeni sakal modeliyle boy gösteren TT ise çoğunlukla yaptığı gibi kondisyonunu genele yaydı ve 4'lü ring dövüşünden 1. çıktı.😊 Evet, sanırım bu formatta, kilit kelime "kondisyon". Dikkat, performans kondisyonunu genele olabildiğince homojen yaymak! Sevgili Berkay Karakurt'a da başarılar!
Survival yani ‘Hayatta Kalanlar’da Blomdahl, ilk turda pek bi yaşam emaresi göstermemişti. Ancak dünkü “teselli turu”ndan çeyrek final çıkarmayı bilmişti malum. Modern bilardonun miladı kabul edilen 61’lik Blomdahl, bugün maç boyu ‘eski havalar’ından sundu. Unutmayın, ilk Dünya Kupası’nı 1987’de kaldırmış biri. Belki 2010’lardaki hızında değil ama 2020’lerde de estiriyor. Hâlâ pire gibi! Dostlar, aşağıya linki koydum, 2.04.00’dan sonrasını izleyin: Fransız Bury o son zikzağını tuşlatıp Taşdemir’i 3’üncülüğe itemeyince masada sürpriz bir final sahnesi başlıyor: Belki de astroloji devreye giriyor. Boğa (ör. Çenet) gibi toprak burçları, aslanlar (ör. Jaspers), akrep burçları (ör. Saygıner, Taşdemir) dirençlidirler. İlaveten, akreplerin krizleri fırsata dönüştürebildikleri de söylenir. 2’inciliği ve yarı finali garantileyip rahatlayan Taşdemir, ilk önce 2 zikzak gösterip sevgili Jérémy Bury'ye“zikzaklı kinaye” yapıyor. 😊Sonra bir tek bant var ki çerçeveletip asın veya Jaspers’a hediye olarak da düşünebilirsiniz!
😊 Ve Blomdahl’la fark 1 sayıya iniyor. Yani son saniyede 1’incilik fırsatı doğuyor! Oyunbozan tuş, fantastik denemesine izin vermiyor ama Survival’a yakışan bir son sunuyor bize Taşdemir. Yarı finaller ve finaller yarın. Ayrıca sevgiliLütfi Çenet PBA’da son 32’de Saygıner Usta’yı mağlup ettikten sonra bugün son 16’yı da geçti. Yarın Taşdemir ve Çenet’e başarılar!
Türkiye Çin'i 2024 Paris Olimpiyatlarında Çeyrek Final'de Mağlup Etti
İlk kez bir takım sporunda, voleybolda, Olimpiyatlarda yarı finale çıktık. Filenin Sultanları madalya eşiğinde! Atıcılıkta Şevval-Yusuf ve okçulukta Mete-Abdullah-Ulaş’la gelen madalyalar takım olarak kazanıldı, doğru. Fakat atıcılık ve okçuluk, bilardo gibi bireysel tabiatlı sporlar. Bu tür sporlarda seyir zevki, detaylara hakimiyet arttıkça artıyor. Bilardocular olarak, futbol dışı sporlardan da zevk alabilmek zaten mesleğimiz.😊Detay bilardocunun işi!😊O yüzden bu sporlarda “sahaya vâkıf” spiker ve yorumculara muhtacız! Yaklaşık bir senedir voleybolda, aynı zamanda bilardosever spikerimiz sevgili Mehmet Sevinç'in canlı maç anlatımından mahrumuz. Ancak YouTube’da Kadın Milli Voleybol Takımımızın maçlarının öncesi ve sonrasında Antrenör Alper Erdoğuş’la harika programlar yapıyorlar. Zekâ, strateji, güç, dayanıklılık ve atletizm dolu voleybol, hayata renk ve umut katıyor! Voleybol seyir zevkinizi artırmak adına ücretsiz bir yatırım yapmak istiyorsanız www.youtube.com/@birartibirspor birebir!💪👏😊
Kaliteli uyku ve spor performansı ilişkisi, başta NBA ve İngiltere
Premiere Lig menajerleri olmak üzere dünyadaki bütün spor performans analistlerinin
uzun yıllardır gündem maddesi. Ertesi gün çıkacakları Dünya Kupası maçı öncesi Hollandalı
Johan Cruyff ve arkadaşlarının poker gecelerinin, Jordan’lı Chicago Bulls’un
savunmasının belkemiği Dennis Rodman’ın partilerden toplanıp NBA finallerine yetiştirilmesinin
altından çok sular akmıştır herhalde! Yazıyı görünce hemen, bilardo
sporcularının son zamanlarda önceki gece uyuna(maya)n uykudan yakınmalarını hatırladım
ve çevirmek istedim. Özellikle “uyku ve basketboldaki şut isabeti ilişkisi”
hakkındaki veriler, hassasiyet oyunu bilardoyla direkt ilgili. Yazının linki
aşağıda: Yazı kısa ama bu konu üzerine dikkat çekmek için çok done
barındırıyor. Olimpiyatlar Bizim Olsun!!! Sporcularımıza Başarılar!!!
Rifat Özçöllü
Elbette iyi bir uyku bilardodaki isabeti de artırır Foto: www.peakpx.com
ŞİŞŞT! TAKIM UYKUDA:
UYKU PROFESYONEL FUTBOLU NASIL DÖNÜŞTÜRDÜ?
Birkaç on yıl önce, profesyonel futbolcular gecelerini
“partileyerek” geçirirdi. Şimdi ise kaliteli bir gece uykusunun faydalarının
çok daha bilincindeler.
Değişim 1990’ların ortalarında, yatak satıcısı Nick
Littlehales’in Manchester United menajeri Alex Ferguson’la temasa geçmesiyle
başladı, Littlehales, Ferguson’a şunu soruyordu: “Uykunun futbolcularının saha
performansını nasıl etkilediğine dair bir fikrin var mı?” Soru, Ferguson’ın
ilgisini çekmeyi başarmıştı. Sir Ferguson, Littlehales'den takımına bir sunum
yapmasını istedi. Çok geçmeden bütün takımın yatağı, yastığı değiştirildi ve
Littlehales kısa sürede futbolun en muteber “yatak danışmanı” haline geldi.
1998'de İngiltere'nin Dünya Kupası kadrosu için yatak tedarik etti ve 2004
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda her oyuncu için bireysel uyku rutinleri
oluşturdu.
Total Futbolun Öncülerinden Hollandalı Cruyff ve Arkadaşları
Yavaş yavaş, kulüp yöneticileri bilimsel uyku
araştırmalarına daha fazla önem vermeye başlamıştı, üstelik dayanakları yabana
atılacak cinsten değildi. 2011 yılında
uyku uzmanı Cheri Mah, uyku süresini gecede 8-10 saate çıkarmanın basketbol
oyuncularının süratini ve şut isabetini önemli ölçüde artırdığını keşfetti.
Diğer araştırmalar, tek bir gece dahi yetersiz uykunun sakatlanma riskini
artırabileceğini ve 64 saatlik kötü uyku döngüsünün gücü, dayanıklılığı ve
dengeyi azalttığını ve hatta vücudun kendi kaslarını yemesine neden
olabileceğini ortaya koyuyordu!
Nihayetinde, menajerler oyuncularının uyku kalitelerini artırma
gayretine giriştiler. Örneğin Southampton menajeri Alek Gross, oyuncularının
akşamları “uyku düşmanı” kafein, şeker ya da yağlı yiyecekler tüketmesini
yasakladı. Bunun yerine futbolcularına, onları yorgun düşüren sütlü protein
içecekleri içirdi. Meksika’nın menajeri de Rusya’daki Dünya Kupası grup maçları
arifesindeki takımının uyku kaybından endişeliydi. Bunun üzerine, Manchester
United’ın spor bilimcisi Robin Thorpe’la futbolcularının performansını optimize
edebilmek için bir uyku ve antrenman programı hazırladılar. Otel yatak odaları
bile ideal uyku sıcaklığına ayarlandı. Oyuncular da bu rutine riayet ettiler.
Hatta bir maç akşamı, kaptanları Rafael Marquez aynı otelde kutlama yapan
taraftarlardan sessiz olmalarını istedi çünkü “Takım uykuda!” idi. Kaptanın müdahalesi
harika sonuç verdi: Uyku kalitesi yüksek gecelerin ardından Meksika Güney
Kore'ye karşı kazandı ve hatta gruplarda Almanya'ya da galip geldi.
Dennis Rodman ve Madonna
Foto: www.fadeawayworld.net
Artık pek çok takım ve oyuncu çeşitli yöntemler kullanarak
uyku düzenlerini iyileştirmek için çaba sarf ediyor. Örneğin, Manchester City
oyuncusu Sergio Aguero, yan yattığında kaslı vücudu bacaklarının kapanmasını
engellediğinden uyumakta zorlanıyordu. Aguero, boyuna, kilosuna uygun yeni bir
yatak aldı ve böylece gece boyunca boynunu ve sırtını aynı hizada tutabildi. Yine
Manchester City'den James Milner da akşam maçlarından sonra uyumakta zorlandığı
için çok geç saatlere kadar bilgisayar oyunu oynuyordu. Tabii sabaha antrenmana
çıkamayacak kadar yorgun düşüyordu. Geç yatıp erken kalkma rutinine öğleden
sonra kestirmelerini ekleyerek meseleyi halletti. Bu ucuz ve etkili müdahaleleri
daha küçük takımlar bile devreye sokabiliyor haliyle. Örneğin Brentford, Premier
Lig’in en küçük bütçeli takımı. Buna rağmen, kulübün performans analizi
yöneticisi Chris Haslam, oyuncuların uykularını izlemek için bilek takip
cihazları kullanmaya başladı ve bunlar oyuncuların dikkatinde belirgin bir
iyileşme sağladı.
Eskiden, bir parti ve birkaç saatlik uykudan sonra sahaya
çıkmak bir şeref nişanesi gibi görülürken, artık çekilen iyi bir uyku
performans zincirinin hayati halkası olarak kabul ediliyor.
Yazının orijinali:
“How Sleep Transformed Professional Football” (www.test-english.com)
“Porto Kapışması: Bilardoda Zoru Kolay ve Zor Gösterenler”
yazısında 1990’larda bilardonun yaşadığı devrim sonrası “modern bilardo”ya
geçişten de söz etmiştim. Bu geçiş sürecindeki teknik detaylardan bahsederken
Yılmaz Özcan, Levent Özçöllü ve Mehmet Varlık’a cümlelerimi teyit ettirip kendimi
garantiye almıştım. J Yazıda Zanetti’yle
ilgili şöyle bir cümle var: “Nitekim
kendisine has, topuna yakın köprüler kurup, ıstakasını geriye-öne minimum
sallayarak o kısa sarkaç hareketiyle kleps, sırt, dantel, masse fark etmez
topuna yüksek momentumlar verebilen bir tekniği var.” Buradaki “sarkaç”
ifadesini bana Mehmet Varlık önermişti. Üstelik Varlık, ıstakanın topla
buluşmadan önceki sallama hareketi esnasında meydana gelen fizik
parametrelerini detaylar ve nefis gondol metaforuyla anlatmıştı. Ben
kendisinden bunu başka bir yazıya dönüştürmesini rica ettim, sağ olsun kırmadı.
Bu yazı, spor ve bilardo üzerine bir bilimsel düşünme pratiği. Hem sade bir
dile sahip hem de bilardoculara “vuruş” anlamında farklı ufuklar açacak. Şimdi sözü
bütün zarafetiyle Mehmet Varlık’a bırakalım. –Rifat Özçöllü
***
Mehmet Varlık ve Eşi Foto: Erdoğan Avcı
Zanetti Sarkacı ve Bilardocu Kolunun Anatomisi – Mehmet Varlık
Bilardocunun ıstakayı geriye-öne minimum sallaması aslında avantajdır.
Dirsekten sallanan sarkaç ne kadar kısa mesafede hareket ediyorsa mükemmele
yakın sonuçlar elde etmek o kadar kolaylaşıyor. Ufak tefek diyemeyeceğimiz bir
Avrupalı olan Zanetti ile “minicik” Cho'yu ortaklaştıran şey işte bu sarkacı
kısacık mesafede kullanabilir olmaları. Marco bunu, yılların deneyimiyle, işin
fiziğine de kafa yorarak geliştirdiği kendine has tekniğiyle yaparken Cho
doğuştan gelen anatomik özelliklerini (kısacık kollar) avantaja çevirerek
yapıyor. Her ne kadar onu dünya turnuvalarında henüz o düzeylerde görmesek de,
kısa sarkaç kullanımının ne kadar işe yaradığına güzel bir örnek de ülkemizden,
Yavuz Güngördü. Üstelik kendisi de bunun farkında, bunu bilinçli olarak
yapıyor.
Zanetti ve M.W. Cho'nun kol hareketleri burada görülebilir.
Sarkaç arkaya ne kadar az hareket ederse ıstakanın masaya paralel hareketinden
o kadar az uzaklaşmış oluruz. Nitekim masaya tamamen paralel ıstaka hareketi
anatomimiz ve dirsek eklemimizin çalışma mekaniği sebebiyle imkânsızdır. Bu
“kusursuz paralel devinim” teorik bir ütopyadır. Gerçek hayatta nadiren
karşımıza çıkmasının bir diğer sebebi topun çapı 61,5 mm iken bant yüksekliğinin
38,5 mm kadar olmasıdır.
Istaka ucunu top üzerinde temas ettirmeye niyetlendiğimiz noktanın
38,5 mm’nin daha aşağısında kaldığı her vuruşta ıstakanın dibini 1 cm de olsa
kaldırmak zorunda kalırız çünkü küpeşte yüksekliği (bant yüksekliği) bunu
mecbur kılar. Bu da ıstakanın masa yüzeyi ile kaçınılmaz olarak bir açı
yapmasına yol açar. Hatta ağır çekimde topların çarpışmadan sonra zıpladığını
görürsünüz. Bu, paralelliğin sağlanamamış olmasındandır. Hatta ıstakanın
arkasını 1 cm bile olsa kaldırdığımız her vuruş artık mini bir massedir.
Çuhaların üzerinde o yüzlerce top izi daireciklerini bırakan şey tam olarak
budur.
Hakikaten bu etki ağır çekimde çok daha net gözükür. İlk izleyişte
vuruş anında hafiften bir yay çizmiş gibi gözüken acem 4 bant bir atışın
(kısa-uzun-kısa/uzun) ağır çekiminde 1 ve 2 numaranın (ıstaka topu ve hedef top)
çarpışmasından sonra ıstaka topunun deli gibi zıpladığını görürüz. Ortada fol
yok yumurta yok gibi gelebilir. Ama işte ıstaka dibinin 1-2 cm’lik yani gözle
fark etmesi zor minicik yükselişi bile buna sebebiyet verebilir. Hele bir
de vuruş, topun ekvatoral ekseninin üzerinde bir noktadan yapıldıysa zıplama
olasılığı artar.
Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için lunaparktaki gondolu örnek
verebiliriz. Gondolda tam ortaya oturanlar en az sarkaç etkisine maruz
kaldıkları için ne kadar stabil bir seans geçirirler. Diğer tarafta en uçlara
oturanların ise içi dışına çıkar. Bilardocu
odur ki ıstakayı tuttuğu eline gondolun en ucunda oturanların gücünü yüklerken
aynı eli gondolun en ortasında oturanların stabilitesinde hareket ettirebilsin.
Tabii şunu da eklemek lazım: Fizikte iş-güç-enerji denkleminde bir
taraftan kaybımız varsa onu başka bir yerden kompanse etmemiz lazım ki nihai
ürün güdük kalmasın. Ne demek istiyorum? Gondolun en ucuna oturmuyorsak hareket
edeceğimiz mesafe oldukça kısıtlıdır. Bu da kuvvet kaybına yol açar. Bunu telafi
edebilmenin en etkili yöntemi de "brachialis ve brachioradialis"
dediğimiz, dirsek ve bilek arasında uzanan ve birbirine kontra çalışan iki kas
grubunu iyice kuvvetlendirmekten geçer.
“Tak diye vurdu yedi bandı, acem atacak sandık!” cümlesindeki oyuncunun
o iki kası muhtemelen çok kuvvetlidir. Bu kaslar bilek güreşçileri ve okçuların
da en çok yararlandığı kaslardır. Bir diğer teknik ise atışın boyu uzadıkça (3
bant, 5 bant, 7 bant gibi) ya da ihtiyaç duyulan güç arttıkça, ıstakayı daha geriden
tutmaktır. Burada yine çok temel bir fizik kanunundan yararlanıp, ıstakayı bir
basit kaldıraç gibi düşünerek kuvvet kolunu uzatmış oluyoruz. Ancak burada
başka bir handikap ortaya çıkar. Sağ elimizi ne kadar geriye çekersek, köprüyü
kurduğumuz sol elimizi de o kadar geriye çekmemiz gerekir ki ıstaka, masaya
ideale yakın paralellikten minimum uzaklaşsın. Bu da köprü mesafesinde uzamaya
ve dolayısıyla ıstaka ucunun top üzerinde tam olarak hedeflenen noktaya temas
edememesi riskine yol açabilir.
O yüzden en güzeli her zaman brachialis ve brachioradialis
kaslarını maksimum güçlü tutmaktır. Bu, oyuncuya, son derece kontrollü bir güç
sağlar. Ve akıldan çıkarılmaması gerekir ki bu güce asıl ihtiyacımız olan yer
7-8 bant gibi ekstrem uzunluktaki atışlar değil tam aksine kısa mesafeli atışlardır.
Çünkü güçlü dirsek altı kaslarının sağladığı kontrollü güce, topa hızlı vurmak
için değil ironik bir şekilde yavaş vurmak için daha çok ihtiyaç duyarız. İşte
tam da bu noktada kontrollü seri oyunu (position play) devreye girer. 2
numarayı elinle koyar gibi bir o köşeye bir bu köşeye, bir masanın ortasına vs.
alabilmenin yolu o kaslardaki kontrollü güçten geçer. Nitekim bu kadar hassas çarkların,
sarkaçların altında veya üstünde dönen topların oyunu olan bilardo, Dünya Oyunları’nda
(World Games) “Hassasiyet Oyunları” (Precision Games) kategorisinde yer
alır.
Yazan: Mehmet Varlık Görsel Araştırma: Rifat Özçöllü
Zoru kolay göstermek” diye bir deyim var. Bilardoda bu deyimin en çok uyduğu oyunculardan ikisi Caudron ve M.W. Cho. Elbette bu, iki yetenek küpünün çalışkan ve disiplinli oyuncular olmadığı anlamına gelmez. Cho’nun salonda günde 6-8 saatlere varan maç-antrenman pratiği olduğunu biliyoruz. Caudron da bildim bileli, şehir, ülke, kıta, “rakip müessese” fark etmez yıllardır turnuvadan turnuvaya koşturur. Ancak ikisinin de “özel” yetenekleriyle sivrildikleri aşikâr. Örneğin, Blomdahl’a göre Avrupa’da en iyi ters el Zanetti’nin. Nitekim kendisine has, topuna yakın köprüler kurup, ıstakasını geriye-öne minimum sallayarak o kısa sarkaç hareketiyle kleps, sırt, dantel, masse fark etmez topuna yüksek momentumlar verebilen bir tekniği var. Ve bu tekniğini sol eliyle de neredeyse benzer isabetle uygulayabiliyor. Ancak Cho’nun sol eli o kadar güçlü ki masada sadece Cho’nun olduğu ve Cho’nun sol eliyle sağ elinin kapıştığı bir maçı izlemek enteresan olabilirdi.
Myung Woo Cho
Ancak “özel yetenek” tek geçer akçe midir mavi çuhalarda?
Cho’nun Porto etabında finale dek sadece Ankara etabının galibi Heo’ya
yenildiğini hatırlatalım. Maç içerisinde oyuncuların sıkışıp kaldığı, çözüm
üretemediği kilit anlar vardır. Kadife serileriyle ünlü Heo, bu anlara kreatif
tek bant ve iki bant brikollerle çare bulup “özel” rakiplerine galebe çalmayı
bilir. Pek çok maçta üst üste 4-5 sayılık tek-iki bant brikol serileri
yakaladığına şahit oldum. Bütün brikoller “görme” meselesidir malum, ancak
görmek yetmez bunu salon pratiğinizde portföyünüze, repertuarınıza katmanız
gerekir. Bu kurtlar sofrasında podyuma çıkmak, fark yaratmak ancak paletinizdeki
artı renklerle mümkün. Örneğin tek bantlarda Jaspers’ı aratmayan Murat Naci’ye
bir gün bunun sırrını sorduğumda, bir ara sinek avlayan salonunda müşteri
beklerken 😊 haftalarını sadece bu pozisyona verdiğini anlatmıştı.
Aslında 1990’lardaki bilardo devrimi de masadaki
cenderelerden çıkma arayışlarından doğmuştu. Modern bilardonun kurucusu olarak
görülen Blomdahl, 1990’lar ve 2000’lerde, karambol tekniğine sıkışmış bilardoya
yeni bulvarlar açmıştı. İlk defa karambolden gelmeyen, Amerikan (pool) temelli
bir oyuncu öne çıkmıştı. Havuzlardaki, triplelerdeki kalınlık yordamı Ceulemans’tan
farklıydı. Ters bant kullanımları ilham verici olmanın ötesinde bilardo
repertuarının önemli parçalarından biri haline gelmişti. Ekstra çözümler
denemekte pervasızdı. Tuşlardan farklı kaçabiliyordu. Kritik anlardan tek bant
brikollerle (düz veya ters avantalar), şemsiyelerle yüksek yüzdeyle
çıkılabiliyordu artık. Masada klasik düz turnike resmi dururken darbeli
kısa-uzun-uzun paternlerini görmeye başlayınca mal bulmuş Mağribî gibi
olmuştuk. Maksimum falso dışında yeni falso noktalarını keşfetmeye başlamıştı oyuncular.
Üst falsonun bazen açı daraltmada bazen uzatmada işlevsel olduğu daha çok anlaşılmaya
başladı. Falsosuz vuruş ve tempo karışımları çok farklı geometrik şekiller sundu
gözümüze. Karambol, oyuncunun daha az eğildiği, topun bantlara, köşelere yakın
tutmaya çalışıldığı daha yavaş tempolu bir oyundu. Caudron da karambol
temelliydi fakat daha çok eğilip oyunu köşe ve kenarlardan ortaya doğru kaydırıyordu.
Murat Tüzül gibilerden gelen yeni sistem önerileri Avrupa’da hesaba katılıyordu.
Semih Saygıner artistik branşından üç banda figür devşirip duruyordu. Ama bunu
maçın en belalı anında yapabiliyordu. Beş bantların hem çift turnike hem düz
hem de kesmeli varyasyonlarında 7-8 bantlık rotalara çıkıyor, çok farklı açılar
armağan ediyordu bize. Ayrıca Saygıner bu oyundan para kazanılabildiğini de
göstererek sporun profesyonelleşmesinde de rol oynamıştı. Yeri gelmişken, o
yıllarda 3 banttaki yeniliklerin Türkiye’de anlaşılmasında, İstanbul’daki dünya
kupası organizasyonlarıyla rahmetli Bora Karatay’ın, yayınları ve çevirileriyle
rahmetli Avni Köksal ve sevgili Suat Boztepe’nin, bu kitaplara aynı zamanda
teknik ressam olarak çizim katkıları veren Yılmaz Özcan’ın ve Bilardo Magazin
dergisiyle merhum Ali Yılmaz’ın önemli payı olduğunu analım. Velhasıl, karottan,
savunmadan hiçbir zaman vazgeçilmedi, vazgeçilmeyecek ancak bu icat-çözümler
süreci öylesine dizginlenemiyordu ki bilardo değişti, oyunun hücum karakteri ve
seri oyunu (position play) kavramı iyice ciddiye bindi. Ceulemans, Dielis, Bitalis,
Kobayashi, Komori Ustalar bayrağı yeni kuşağa devrediyordu…
Genç Blomdahl
PBA'dan yeni dönen Caudron Porto'yu 3'üncülükle tamamladı
Tayfun Taşdemir yine en iyiler arasında
Evet, belki de, bilardonun modern karakterinin en olgun
görünümü istikrarlı yüksek serilerde vücut bulmuştur. Ve o yıllarda daha İktisat
öğrencisi olan ve bayram harçlığıyla bilardoya başlamış bir genç vardı: Tayfun
Taşdemir. Oyuna “geç” girmişti, ancak hem okulunu bitirdi hem de Türkiye ve
dünyada bu yenilikleri ve seri oyunu mantığını en iyi ve en hızlı kavrayıp özümseyerek
hayata geçiren oyunculardan biri oldu. Dünyada son yıllarda istikrarla “yıllık
genel ortalamasını” 1,900’ün üzerinde tutan birkaç oyuncudan biri olan Taşdemir,
Porto’yu da 2,000 genel turnuva ortalamasıyla 3. tamamladı. Taşdemir Porto’da yarı
finalde Cho karşısında araya önde çıktı, bir iki hata ve kıl payı kaçan sayı
gelince, turnuvanın başından beri eli sıcak olan Cho fırsatı kaçırmadı. Evet,
Cho’nun maçta şansı da yaver gitti fakat pozitif mizaçlar bazen rüzgârı kendilerine
döndürebiliyor. Öyle sempatik ki bir ara Taşdemir’le beraber gülüyorlardı tuttuğu
balıklara. 😊 Öte
yandan turnuvayı ikinci bitiren Cho’nun 2,048’le en yüksek genel ortalamaya
sahip olduğunu belirtelim. Ayrıca Taşdemir’in şu an bilardo evreninde en çok
motive olunan, bilenilen oyuncular arasında olduğunu da ekleyelim, zaten finalde
Cho’nun sabahki Taşdemir maçından psikolojik olarak yorgun çıktığı fark
ediliyordu.
Porto'da ilk 4 bir arada. Finalde kaybeden Cho'yu abileri teselli ediyor.
Viva Bilardo!
Ya Porto’nun şampiyonuna ve bilardonun ana sütunlarından
Jaspers’a gelirsek: Yıllardır, ancak teoride mümkün dediğimiz, kimsenin atmayı akıl
kârı bulmadığı, kılı kırk yaran düz veya kesme tek bantlarda inanılmaz yüzdeler
yakaladı. Maçlarında ek süre haklarını yerinde ve stratejik kullanarak çok
“tuhaf ve gıcık” pozisyonlardan çok leziz ekmekler çıkarıp fark yaratmayı bildi.
Antrenman günlükleri tuttu, profesyonel tavır, disiplin ve istikrarın sembolü
oldu. Bilardoda “normal” insanlar gibi “zoru zor göstermenin”, masa başında taş
işçisi gibi çalışmanın işe yaradığını bize yaklaşık 30 yılda 30 Dünya Kupası kazanıp bir spora damga
vurarak, modern bilardonun en dişli oyuncusu olarak kanıtladı.
Ben toplarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan Caudron
ve Cho’dan da, avını yakalayabilmek için bütün ormanı katetmekten erinmeyen
Jaspers ve Çenet gibi “yırtıcılardan” de zevk alıyorum. Podyuma tırmanma
serüvenlerini hayat yolculuğu haline getirmiş Yılmaz Özcan, Turgay Orak,
Tolgahan Kiraz, Gülşen Degener, Müjde Karakaşlı gibi hikâyelerden de etkileniyorum.
(Bu liste uzar gider.) Bilardo izlerken tüylerinizin diken diken olması için sadece
Caudron ve Cho’nun “zoru kolay gösteren” karambolvari yüksek serilerini
bekliyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz. Veya hazzınızı Taşdemir, Sanchez veya
Tran’ın ultra-teknik yüksek serilerine endekslediyseniz yine kendinize
haksızlık ediyorsunuz. Size Blomdahl’ın maç içerisindeki “o” ritmini ve
Saygıner’in “o” sayısını veya Merckx’in istatistikleri altüst edeceği günleri beklemeyin
demiyorum elbette. Ama o tek bantları, ağızları açık bırakan brikolleri atarken
Jaspers’ın gözünde, sokakta bilye oynarken kuma ip gibi hatlar çizen çocuğun
aşkını görün ve hedefi vurduğunda siz de çığlık atmaktan utanıp sakınmayın.
Tebrikler Tayfun, Tebrikler Caudron, Tebrikler Cho ve Tebrikler bilardonun gizli
romantiği ve yırtıcı aslanı Jaspers!
Cho'yu mağlup edip 30. şampiyonluğuna ulaşan Jaspers'ın sevinci
Bu yazı sevgili Levent Özçöllü’yle yaptığımız sohbetlere çok
borçlu. Yılmaz Özcan taslağı okuyup kıymetli katkılar yaptı: Ordinaryusumuzu seviyoruz.
Mehmet Varlık bu yazıya bilimsel bir dokunuş yapmakla kalmadı, bu yazıdan başka
bir yazı doğurdu, sürprizimiz olacak, sabredin. Son olarak Ersan Ercan’ın
motivasyonlarının da değerli olduğunu eklemeliyim.
"ÇAÇA'yı tarif etmek için iki kelime hakkın olsa?”
“İlham ve tutku.”
“Ya bir cümle?”
“Güneş sandığın pek çok uydu ışığını onlardan alır.”
“Şu son sayısı için yine tek kelime hakkın var.”
“KELEPÇE.”
“Beyazın çizdiği yayı kelepçeye mi benzettin?”
“Elbette! Burada kırmızı aşkın sembolü, yani hedef. İlk önce sarıyı oyun dışı edip kırmızıya kelepçe takması lazım. İkisini de hallediyor, sonra da iğne deliğinden dolanıp kilidi vuruyor!” ⛓️💥
Bir spor dalında uluslararası bir turnuvada son 32’ye 9
oyuncuyla kalınca, ülke olarak bütün dünyaya “Zirveyi bırakmaya niyetli değiliz”
mesajını vermiş oluyorsunuz. Hele, Son Dünya Şampiyonu (Bao), Son Milli
Takımlar Dünya Şampiyonu (Q. C. Tran-Bao), Son İki Dünya Kupası Sahibi (Q. C.
Tran - D. M. Tran) ünvanları Vietnam’a aitken bu daha da anlamlı. Nedense son
zamanlarda, yabancı yorumlarda Avrupa, Türkiye, G. Kore ve Vietnam gibi dörtlü
bir rekabet modeli öne çıktı. Oysa Avrupa’yı yekpareymiş gibi görmek bir yere
kadar doğru. Avrupa ülkelerinin kendi içlerinde nasıl bir rekabet içinde
oldukları unutulmuyor mu? Bu rekabetin ne kadar hıncahınç olduğu birazdan
başlayacak Avrupa Futbol Şampiyonası’nda görülecek. Öte yandan yabancı yorumlardaki,
Türkiye’yi Avrupa’ya ait olmasına rağmen yine de başlı başına bir ekol gibi
görme eğilimi çok yanlış olmamakla birlikte tarihî eksikler de barındırıyor:
Çünkü Osmanlı’ya gidersek karambolün bu topraklara girişi ve 1980’ler sonlarına
gidersek üç bandın ülkeye girişi Avrupa üzerindendir. Bora Karatay, Semih
Saygıner, Avni Köksal, Murat Tüzüller kuşağı Avrupa görgülüdür. Acem, dantel
gibi bize has terimlerimiz olsa da birçok terimimiz Fransızca kökenlidir. Özellikle
eskiden bilardoya karambolle başlanması âdeti, oyun tekniğimiz, fiziksel
yapımız, İngilizcenin Asya’ya göre ülkemizde daha çok biliniyor olması, bilardo
seyir atmosferimizin Asyalılar kadar ateşli olmaması bizi genel olarak
Avrupa’ya daha çok yaklaştırır. Dahası, Ceulemans, Blomdahl, Caudron, Sanchez gibi
Avrupalı oyuncular kendilerini bu Güneydoğu-Doğu Avrupa ülkesine ruhen yakın görüp
Türkiye’deki kulüplerin oyuncusu oldular, turnuvalara katıldılar. Diğer yandan
bizim oyuncularımız Asya’da da seviliyor. Bunda, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin
NATO üyesi olarak G. Kore cephesinde savaşması arka planı da söz konusu. Mısır’ın
en iyi oyuncusunun bizim efsanemizle adaş olması gibi kültürel yakınlıklar da
var elbette. Sonuçta bizim “ne Doğulu ne Batılı, her ikisi de” konumumuzu idrak
etmiş olmaları gerçeklikten uzak değil elbette.
Öncelikle 9 oyuncumuza da (Tayfun Taşdemir, Tolgahan Kiraz,
Berkay Karakurt, Turgay Orak, Ömer Karakurt, Gökhan Salman, Muammer Rahmet,
Volkan Çimentepe, Denizcan Akkoca) başarılar diliyorum. Ömer’in formda olması
çok sevindirici. Yeni kuşağın önemli beklentilerinden. Yıllardır didinen
Muammer Rahmet’in bu seviyeye gelmesi, ısrarın ne kadar işe yaradığını
gösteriyor. Volkan Çimentepe sürpriz, bilardoyu sevdiği su götürmez, psikolojik
parametreleri de yönetebilirse neden olmasın? Gökhan Salman bilgi ve
tecrübesine yıllardır yatırım yapıyor, karşılığını alması eli kulağında olsa
gerek. Denizcan Akkoca’nın bu kadar çabuk son 32 görmesi yine kayda değer.
Kendisi aynı zamanda müzisyen, iyi müzik insanın modunu her zaman yukarı çeker.
Berkay özellikle maç başı ve sonlarında yüksek atak ritmi yakalayabiliyor. Avrupa
ikinciliği olan, yurt dışında mücadele etmenin dinamiğine dair sezgilerini gün
geçtikçe kuvvetlendiren bir oyuncu; artık dünyanın radarına takılıp yapışmayı bırakın, şampiyonluk
başarısı sürpriz karşılanmayacak bir genç. Vietnam’da 17 yaşında yarı finale
kalan Burak Haşhaş’ın en önemli özellikleri özgüveni, gözü karalığı ve
rahatlığı. Ve bilardo evrenini ve o evrendeki yerini güzel okuyor. Yaşının farkında,
o yüzden örneğin, masada denemeler yapmaktan, risk almaktan çekinmiyor. En
fazla kaybederim, nasılsa kazanacak çok senelerim olacak rahatlığı ona başarı
getiriyor. Unutmadan söyleyeyim, Burak çok maç izliyor, yeterince maç
izlediğinizden emin misiniz yıllardır 1,3 altına demir atmış oyuncularımız? Bence
bilardo tutkusunun alameti sadece oynamak değil bilardo izlemektir. Turgay Orak
içinse tek cümle etmek istiyorum: Ona hayattaki ve bilardodaki azim ve
mücadelesinden dolayı saygı duyuyorum. Taşdemir ve Kiraz’ı sona bıraktım:
Tayfun Taşdemir: Neredeyse
bilardoya başladığından beri alıştığı rekabet paterni bir seneyi aşkındır yok.
Antrenman partneri de olan Saygıner Usta ve bu rekabet paterninin diğer
direkleri Murat Naci Çoklu, Lütfi Çenet, Adnan Yüksel, Can Çapak gibi oyuncular
PBA’da. İçlerinden sadece Birol Uymaz döndü. (Ayrıca bir tur kazanmış olarak
döndü, özellikle şampiyon olduğu turda artistik atışlarıyla klasik seriler
arasında optimum denge yakalamıştı. Artık bambaşka bilardo atmosferlerinde
oynamanın verdiği bir tecrübeyle UMB’de. O da adaptasyonunu yeniden sağlayıp
kendisini göstermeye devam edecektir...) Taşdemir ve ülkemiz bilardosu
yükselirken yurt dışındaki rekabet ve buradaki çekişmenin karşılıklı olarak birbirini
beslemesi söz konusuydu. Ancak bu rekabet ortamının değişmesinin şöyle başka sonuçları
oldu: Bazıları Avrupa liglerinde de oynayan Berkay Karakurt, Turgay Orak, Ömer
Karakurt, Tolgahan Kiraz, Tarık Yavuz, Furkan Şenel, Burak Haşhaş ve diğer oyuncular
kürsü şansları daha da yükselince motive olup oyunlarını ve kendilerini yukarı
çektiler. Dolayısıyla “evren boşluk kabul etmez” kaidesince Türkiye liginin
kalitesi istatistiksel ve niteliksel olarak düşmemiş oldu. Taşdemir, eski rekabet
paterninde zirveye çıkmak için bilardoya başladığından beri çok çalışmıştı,
2022 sonu ve 2023 başlarında olağanüstü bir ivme yakaladı. Dünya Şampiyonluğu,
Dünya Kupası Etabı ve Milli Takımlar Dünya Şampiyonluğu’nu üst üste kazandı. Bu
herhangi bir spor dalında her sporcuya nasip olmayacak bir başarıdır. Şahsen bu
tarihî spor hadisesinin ne manaya geldiğinin anlatılabilmesi için mütevazı ellerimden
ne geliyorsa yapmaya çalıştım fakat ülkenin, yöneticilerin, medyanın daha
bilinçli ve gayretli olması gerektiği açık. Öyle olsun ki zirveyi gören
oyuncular zirvede kalabilmek, daha büyük zirveleri kovalayabilmek için yeterli motivasyon
ve desteği hissedebilsin. Nitekim Taşdemir’in bu başarısı önündeki mental engel
sayısını ikiye çıkartmış oldu. Hem zirvesine çıktığı dünya arenasında tepede kalmak
hem de Türkiye’de yalnızlaşmış bir öncü figür olmak. Evet, rahatsızlıklarından
dolayı Yılmaz Özcan Ustamızın da olmadığı bir ortamda bir anda herkesin abisi
konumuna geçti. (Yılmaz Özcan kendisinin çok büyük yetenek ve bilardo bilgesi
olduğunu son turnuvada hatırlattı. Ama ne dönüş! Ama nasıl bir keyiftir onu
seyretmek!) Oysa, Taşdemir’in bünyesi arkalarından geldiği bir kuşakla rekabet
etmeye alışmıştı. Belki Çenet ve Çapak ondan yaşça küçüktü ama uzun yıllardır
Milli Takım’da beraber koşturmaya alıştığı oyunculardı. Taşdemir’in önünde yeni
bir patern var, buna daha da adapte olup arkasından gelen kuşağı bu sene
yaptığı gibi yukarı çekmeye devam edeceğine inanıyorum. O tarihî başarının
ardından ertesi sene Dünya Şampiyonası’nda yine yarı final oynayıp, yine Milli
Takım’a kalma başarısını gösterdiğini unutmayalım. (Ve bugün de Ankara’da sabahtan
beri eli sıcak bir TT izliyoruz.) Önümüzdeki sene Milli Takım’ın bu mental
koşulları idrak ederek yeni bir adaptasyon ve uyumla başarılarına devam
edeceğine inanıyorum. Taşdemir, Türkiye ligi ve dünya bilardosu için çok önemli
bir değer, gençlerin kendisine, yoluna baktığı öncü bir oyuncu olmaya devam
edecek.
Tolgahan Kiraz: Tolgahan
hem kişisel ömrünün hem de şahsi bilardo tarihinin dinamikleri gereği bütün
basamakları adım adım çıkmaya ayarlı bir bünyeye sahip. Nitekim kariyerine en
altlardan, 2009’daki gençler Avrupa üçüncülüğüyle başlamıştı. Kolombiya’da çeyrek
final oynadı. Vietnam’da da yarı finale çıktı. Finale yükselemez miydi? Seyircinin
baskısı yetmezmiş gibi kendi üzerinde baskı kurmuş görünüyordu (henüz yoğunluklardan
turnuva değerlendirmesi yapamadık onunla), nedense kendisini kazanmaya mecbur
hissetti, oysaki değildi, kişisel eşiğini aşmış ve zaten başarılı olmuştu. O
psikolojik yükü omuzlamayıp “kaybedecek bir şeyim yok” tavrını takınabilseydi belki
finali ve fazlasını da görebilirdi. Tabii dile kolay buradan söylemesi ama o Spor
Akademisi mezunu olduğu için spor psikolojisi dinamiklerini teorik olarak en
çok bilen oyunculardan biri. Henüz bu dişli dünya arenasında 30’larının
ortalarında, daha gidecek yolu ve alacağı kupalar var. Elbette kaybettiği
oyuncu ev sahibi olmanın avantajına sahipti, Tolgahan’dan sonra Jun-Tae Kim’i
de yenip şampiyon olan D. M. Tran yetenekli ve akıcı oyuncu, üstelik arkasında
ülkesinin rüzgârı vardı. Sonuç olarak, basamakları üçer beşer atlamak
Tolgahan’ın tabiatına uymuyor, hem öyle bir şey D. M. Tran veya Bao’nun yaptığı
gibi her zaman olmaz. Hatırlayın: hiç Dünya Kupası etabı çeyrek finali bile
görmemiş bir oyuncu olarak Bao, ilk Dünya Şampiyonası çeyrek final, yarı final
ve şampiyonluk başarısını aynı haftada yaşamayı başarmıştı.
Bu turnuvada Ankaralılardan dileğim: Gerçekten ev sahibi
olma avantajımızı kullanalım. Oyuncularımızın yanında olalım. Cumartesi TRT
SPOR YILDIZ canlı yayınında görüşmek dileğiyle.
Not: Bu yazıyı kaleme almadan önce sevgili Taygun Yılmazberk’le
yaptığımız görüş alışverişinin çok faydalı olduğunu belirtmeliyim.
13.500 m²lik yer üzerine kurulu Yushan Bilardo Spor Merkezi
Çin, snookerdan sonra üç bant evrenine de adım atıyor. Hem de
bazı ilklerle ve milyonlarca euroluk yatırımlarla... Çin, Jiangxi (Yiangşi) eyaletinin Yushan (Yuşan) ilçesini,
Çin’in bilardo başkenti ilan etti. Üstelik Yushan’ı dünyanın en önde gelen bilardo
kentlerinden biri yapma hedefinde. Yushan’da 13.500 m²likalana kurulan Yushan Bilardo Spor Kompleksi'nin içinde yer alan Dünya Bilardo Müzesi 17
Mart’ta kapılarını sporseverlere açtı. Ayrıca, dünyada yine bir ilk olarak, bu komplekste üniversite
düzeyinde Bilardo Spor Akademisi açıldı. Bu akademi snooker ağırlıklı olsa da 3 bant branşında da mezunlar verecek. 10 yıldır süren hazırlıklar sonucu açılan kompleksin dünyadaki bütün bilardo branşlarına (3 top, pool ve snooker) ait birlik ve federasyonlardan tam destek aldığını da ekleyelim.
Yushan Dünya Bilardo Müzesi Açılışı Gösteri Turnuvası'nda dört büyük 3 bant ustasının izleyicisi bir snooker efsanesiydi: Ronnie O'Sullivan
Müzenin açılışıyla birlikte 3 bant
bilardonun Çin’e tanıtılması kapsamında ülkemizden Tayfun Taşdemir’le birlikte Phuong
Vinh Bao (Vietnam), Sameh Sidhom (Mısır) ve Haeng Jik Kim (G. Kore) aynı tarihlerde Yushan’da bir gösteri turnuvasında boy gösterdi. Bu 3 bant gösterisinin onur konukları arasında, dünyaca ünlü snooker ve pool efsaneleri Ronnie O’Sullivan ve Efren Reyes (aslen Filipinli yani bir Asyalı) de yer aldı. Yine aynı kompleks içinde yer alan 8 snooker masalı salon, World Snooker Tour'un Yushan ayağına da ev sahipliği yaptı. 24 Mart'taki final Ding Junhui ile Judd Trump'ın rekabetine sahne oldu ve zafer, Çinli oyuncuyu kendi evinde mağlup etmeyi başaran İngiliz Trump'ın oldu.
Ali Rıza Gel, Yushan'daki Dünya Bilardo Müzesi açılışında,
müzeye katkılarından dolayı plaket alıyor
Dünya Bilardo Müzesi'nde Türkiye'den Bir Koleksiyoner: Ali Rıza Gel
Bu şöhretlerin yanında ülkemizi temsil eden bir kişi daha
vardı: Dünyanın en büyük bilardo koleksiyonerlerinden Ali Rıza Gel. Kendisi uzun yıllardır Belçika’da yaşasa da her sene memleketi Türkiye'yi ziyaret ediyor. Bu koleksiyonda, tarihi birkaç yüzyıla uzanan masalar, ıstakalar, sayı tabelaları, biblolar, kupalar, minyatürler, tebeşirler, kitaplar, şu an yaşamayan çeşitli bilardo branşlarına ait objeler ve daha nice sanat eseri eşsiz parçalar var. Onun bu
eşsiz koleksiyonundan haberdar olan Çin Bilardo Federasyonu birkaç sene evvel Ali
Rıza Gel’e ulaşıyor. Ve dünyadaki ilk bilardo müzesini kuracaklarını ve Gel'in koleksiyonundaki bazı parçaları müzede sergileme arzularını iletiyorlar. Aslında Ali
Rıza Gel’in hayali, koleksiyonunu kendi ülkesinde kurulacak bir müzede
sergilemek olsa da Çin’in nazik teklifini geri çevirmiyor ve koleksiyonunun bir kısmını Müze'ye bağışlayarak 17 Mart’ta Yushan'daki ‘Bilardo
Şöhretler Geçidi’nde yerini alıyor.
Evet, Yushan'a 17 Mart'ta müze ve akademi açılışının yanı sıra dünya bilardo tarihinde enteresan bir ilke daha sahne oldu. Aralarında Ali Rıza Gel'in de bulunduğu 12 kişilik Dünya Bilardo Şöhretleri Seçim Kurulu her sene, yaklaşık 6 asırlık bilardo tarihine katkıda bulunan şöhretleri onurlandıracak. Ve bu isimler Dünya Bilardo Müzesi'nin 'Şeref Salonu'nda (Hall of Fame) yerlerini alacaklar. Kurul bu payeye bu yıl 7 ismi layık gördü:
* 7 kez dünya şampiyonu olan İngiliz snooker efsanesi Ronnie O'Sullivan
* Filipinli pool efsanesi Efren Reyes
* 3 top branşlarının Belçikalı efsanesi Raymond Ceulemans
* İngiliz kadın snooker ve pool oyuncusu Allison Fisher
* Çin'in en büyük snooker efsanesi Ding Junhui
* Dünya Profesyonel Snooker Birliği (WPBSA) Başdanışmanı Çinli Gan Lianfang
* Dünya Bilardo Sporları Konfederasyonu'nun (WCBS) ilk başkanı, eski Dünya Bilardo Birliği (UMB) başkanı olan ve 1996'da vefat eden İsviçreli André Gagnaux
Türkiye 1990'lardan beri kazandığı başarılarla ve son yıllardaki tesisleşme atılımlarıyla dünyanın en önemli bilardo ülkelerinden biri. Dünya Bilardo Müzesi, her yıl büyüyecek 'Şeref Salonu' fikri ve Bilardo Akademisi, Çin'in bilardoya yaptığı vizyoner katkılar. Ali Rıza Gel de bu büyük spor müzesine yaptığı gönüllü katkıyla büyük resimde Türkiye'nin de adının yer almasında pay sahiplerinden biri oldu. Üç topta Asyalılardan daha eski bir geçmişe sahip Türkiye de bir gün bütün branşlarındaki bilardo hafızasını bir müzeye dönüştürecektir umarım. Bu hafızanın içinde en başta, yaşayan sporcu ve bilardo emekçilerimizin anlatacakları ve kaydedilmesi gereken anılar olsa gerek. Ve elbette arkasında tatlı öyküler barındıran bir dolu bilardo objesi. Turnuvalar bir sporun bel kemiği
elbette. Öte yandan o spora bağlı kültürel ve sanatsal üretimler, eğitim
materyalleri, spor edebiyatı ve yayıncılığı da o sporun yaygınlaşmasında,
özendirilmesinde –ve dahası– spor endüstrisini tetiklemede hayati rolde.
Rifat Özçöllü
Ali Rıza Gel, Dünya Bilardo Birliği (UMB) ve Dünya Bilardo Sporları Konfederasyonu (WCBS) Başkanı Farouk Barki'nin elinden plaketini alırken
Ronnie O'Sullivan ve Ali Rıza Gel
Ali Rıza Gel, 12 kişilik Dünya Bilardo Şöhretleri Seçim Kurulu'nda yer aldı
Gel'in Dünya Bilardo Müzesi'ne bağışladığı parçalardan bazıları
Dünya Bilardo Müzesi
Dünya Bilardo Müzesi
Dünya Bilardo Müzesi'nin de içinde olduğu Yushan Bilardo Spor Kompleksi
Dünya Bilardo Müzesi
Dünya Bilardo Müzesi
Yushan Bilardo Spor Kompleksi
Yushan Bilardo Akademisi
Yushan Bilardo Spor Kompleksi'nin altın kaplamalı kristal minyatürü, Müze'ye katkılarından dolayı Ali Rıza Gel'e hediye edilmiş
Yushan Bilardo Akademisi'nden teknoloji destekli snooker dersinden bir kesit