14 Ekim 2024 Pazartesi

Güneş Tutulması Avcısı: Alaattin Akbulut

Alaattin Akbulut ve Rifat Özçöllü, The Best Art Gallery, Teşvikiye

Alaattin Akbulut'la 2012'de NTV SPOR'da tanıştık. Sonrasında yollarımızı hep kesiştirdik. Serdar Gümüş'ün şampiyonluğuyla sonuçlanan 2012 Artistik Bilardo Dünya Şampiyonası canlı yayını, Lütfi Cenet'in yorumları ve onun 100 artistik figür için çizdiği 100 animasyonla gerçekleşmişti. Ve yayın izleyici için çok anlaşılır ve akıcı hale gelmişti. Alaattin abi resimlerinde bilinçaltının, zihnin dalgalı hallerini resmetse de hep bir çıkış kapısı bırakır. Çünkü onun karakter tercihi "iyimser"den yana. Bu imgeleri bilinçaltına ve zihnine düşüren kaynaklar ise, bir "güneş tutulması avcısı" olarak Uganda, Kenya, Tanzanya, Kamboçya ve Srilanka'ya yaptığı fotoğraf seyahatleriydi. Ekrem Yalçındağ'ın küratörlüğünü yaptığı sergiyi 27 Ekim'e kadar Teşvikiye'deki The Best Art Gallery'de görebilirsiniz.😊


Serdar Gümüş'ün Artistik Dünya Şampiyonu olduğu NTV SPOR yayını 

Figür Animasyonlar: Alaattin Akbulut 

Yorumcu: Lütfi Çenet 


28 Eylül 2024 Cumartesi

AFREECA TV (SOOP) Türkçe Bilardo Yayınlarına Geri Dönüyor!

Tolgahan Kiraz Vietnam'da düzenlenen 76. Dünya Şampiyonası'nda Son 16'da! 
Türkiye Şampiyonası etaplarının TRT canlı yayınları çok kıymetli muhakkak. Ancak bilardocularımız her sene dünyanın dört yanındaki kupa ve madalya kürsülerini de dolduruyor. Ama Türkçe yayın ve haber eksikliklerinden dolayı bu başarılar hak ettiği ilgiye kavuşamıyordu. Birkaç yıldır yurt dışı bilardo organizasyonlarının yayınını üstlenen Afreeca TV (SOOP), Türkçe maç anlatımlarına devam etmek istiyor! İlk yayın 28 Eylül Cumartesi sabah 9.30'da Tolgahan Kiraz - Dick Jaspers maçıyla olacak. Siz de bu tarihî şampiyonada Tolgahan Kiraz’ı desteklemek için Afreeca TV’nin karşısına buyurun. Bu şampiyonaya pilot organizasyon olarak bakıyorlar, Türkiye'den izlenme sayısına göre devam edip etmeme kararı alacaklar. O yüzden bol duyuru hem sporcularımız hem de Türkiye’de bilardo için itici güç olacaktır.

Bütün sporlarda medya, spor ve sektör arasında ayrılmaz bağlar var, malum. 1990’larda Türkiye’de bilardo, kabuğunu yabancı maç yayınlarıyla kırmış ve spor, ülke çapında çok popüler hale gelmişti. Oyuncularımızın yurt dışı zaferlerini Türkçe anlatımla izleyen insanlar (internet kafe vs. de olmadığı için) hevesle salonlara yöneliyordu. Ve tabandaki amatör ilgiyle hem salon sayısı artıyor hem de sektör büyüyordu. Bütün dünyada bir spor branşını ve sektörünü büyüten amatör kitledir. Yıllardır çekirdek kitlesinin dışına taşmak isteyen bilardo için oyuncularımızın dünya arenasındaki coşkularının kendi dilimizden anlatımı bir fırsat olabilir. Sevgili Tolgahan’a başarılar!!! 😊

Yayınları bu sayfadaki "live" video üzerinden takip edebilirsiniz. Ayrıca canlı yayınlar yine bu sayfada kaydedilmekte: https://bj.afreecatv.com/rifatoz

22 Eylül 2024 Pazar

19’luk Seymen’in Dünyayı Sallayan Çığlığı

 

19'luk Seymen Özbaş 22 Yaş Altı Dünya Gençler Şampiyonu!

Geçen Pazar Fransa’da bir Dünya Şampiyonumuz daha oldu: 2005’li Seymen Özbaş! 15'incisi düzenlenen 22 Yaş Altı Dünya Gençler Şampiyonası’nda Burak Haşhaş’tan sonra 2. şampiyonumuz. Semih Saygıner ve Tayfun Taşdemir’den sonra “3 Bant Ferdi Dünya Şampiyonu” unvanına sahip 4. bilardocumuz. Milli takımları dahil ettiğimizde şanlı liste büyüyor elbette. G. Koreli gençler bu şampiyonayı 8 kez kazandı. Bir G. Koreli’nin final oynamadığı sadece 3 final var. G. Kore hakimiyeti Burak’la çatlamıştı, Seymen çatlağı gediğe dönüştürdü! Seymen’in yarı finalde ikiye katladığı isim geçen senenin finalisti Alman Amir İbraimov’du. Finalde ise G. Koreli Jo Yeong Yun’u yendi. Aşağıda 15 şampiyonanın finallerini listeledim. Soldakiler galipler. Parantez içindeki sayılar, oyuncuların turnuva genel ortalamaları. Bu finalistlere ilaveten Sameh Sidhom, Berkay Karakurt, Gwendal Marechal, Denizcan Akkoca, David Martinez, David Zapata gibi 3’üncüler de var. 2012’nin gümüşü Ömer Karakurt ise geçen hafta antrenör koltuğundaydı. Yani isimler ve bu çocukların senyörlere terfi ettikten sonraki kürsüleri, koltukları ortada. Bu "junior"lar şampiyonası, eninde sonunda ışıldayacak cevherler barındırdı hep. Seymen’in şampiyonluk kürsüsünün ve şampiyonluk sayısı sonundaki çığlığının psikolojisine bakalım biraz:

                                            Seymen Özbaş'ın sevinç çığlığı

Bir oyuncu spor kariyerinde büyük kürsüler istiyorsa onun, gençliğinden itibaren yapacağı iş, küçük büyük demeden kürsü kovalamak olmalı. Çünkü büyük kürsüyü getirecek olan daha küçük kürsülerin belleğidir. Bu, bütün sporlarda büyük yüzdeyle böyledir. Bu gençler sırf yetenekleri sayesinde mi kürsü görmüşlerdir? Yoksa gençliklerinde büyük arzuyla kovaladıkları kürsüler onlara özgüven temeli mi inşa etmiştir? Nice yetenekli oyuncular kürsü arzusunu içlerinde büyütemedikleri, o hedefi hayatlarında diğer hedefleri arasında –türlü sebeplerle– birinci sıraya koyamadıkları için ha 5-8. ha 9-16. ya da 17-32. sıralarda ama kürsünün “kenarlarında” dolanmakta. Demiş ya Saygıner, unvanını hak eden “spor gazetecisi” Banu Yelkovan’a, “Bilardo hayat gibi. İyiysen masadasın, değilsen kenarda” diye. İşte bu “iyi olma” arzudaki hakikilik ve hedefe sadakatle alakalı. Elbette Seymen’in bir diğer büyük şansı anne babası Elif-Ferhat Özbaş’ın ve Türkiye'deki bilardo ekosisteminin onun yanında olması. Geçenlerde sevgili Gülşen Degener’den Seymen’i bir cümleyle tarif etmesini rica ettiğimde “olağanüstü konsantre hali” demişti. Ben de şunları ekleyeyim: “Hayat gibi olan bilardoya” hörmette 😊 kusur etmeme hali. Onu ihmal etmeme hali. Kimseyle ve hiçbir şeyle aldatmama 😊 hali. Evet, bilardo kıskançtır, üstüne başka yâr koklayana kürsü vermez. En azından ikinci plana atma beni, der. Dolayısıyla, final sayısının akabinde yükselen çığlığını bir öfkenin tezahürü olarak değil de yıllardır süren çileli, cilveli bir yolun sonunda vecde kapılan sevinç sarhoşu, “zeki ve çevik” bir gencin çığlığı olarak duyabilirsiniz. Tebrikler Seymen! Tebrikler Türkiye bilardosu!

Dünya 22 Yaş Altı Gençler Bilardo Şampiyonası Finalistleri ve Genel Ortalamaları

2008: Javier Palazon (ES, 1,268) – Glenn Hofman (NL, 1,088)

2009: Javier Palazon (ES, 1,252) – Glenn Hofman (NL, 1,159)

2010: Kim Haeng Jik (KR, 1,231) – Kenny Miatton (BE, 0,840)

2011: Kim Haeng Jik (KR, 1,211) – Kim Jun Tae (KR, 1,071)

2012: Kim Haeng Jik (KR, 1,638) – Ömer Karakurt (TR, 1,343)

2013: Jose Garcia (COL, 1,287) – Jung Hae Chang (KR, 1,099)

2014: Adrien Tachoire (FR, 1,096) – Cho Myung Woo (KR, 1,205)

2015: Kim Tae Kwan (KR, 1,250) – Kim Jun Tae (KR, 1,286)

2016: Cho Myung Woo (KR, 1,276) – Shin Jung Ju (KR, 1,270)

2017: Anguita Carlos (ES, 1,029) – Lee Beom Yeol (KR, 1,070)

2018: Cho Myung Woo (KR, 2,022) Jang Dae Hyeon (KR, 1,300)

2019: Cho Myung Woo (KR, 1,792) Ko Jun Seo (KR, 0,927)

2020-2021: Pandemi!

2022: Burak Haşhaş (TR, 1,241) – Dimitrios Seleventas (GR, 1,100)

2023: Oh Myeong Gyu (KR, 1,250) – Amir Ibraimov (GER, 1,021)

2024: Seymen Özbaş (TR, 1,507) – Jo Yeong Yun (KR, 1,157)

 

 

 

Survival'da Tayfun Taşdemir'den Astrolojik Çeyrek Final!

Taşdemir'in Astrolojik Çeyrek Finalindeki Büyük Rakipleri

Survival 2024 Seul'de başladı! (İlki 2018'deydi.) Survival'ın sayı sayma formatı ve atmosferi vadettikleri adrenali gerçekten sağlıyor. Korkmayın, brikollere 2 yazmıyorlar.😊Formül şu: 4 kişi oynuyor. Atana 3, yiyene -1! Tolgahan Kiraz ve Taşdemir sabah aynı masadaydı ve ilk raundu beraberce geçtiler. Tolgahan 2'inciliğini, genel mizacının aksine maça dinamik ve sinirlerini sağlam tutarak başlamasına borçlu. Darbeli acem ve pikesi lokumdu, özet videoda var, link aşağıda. Yeni sakal modeliyle boy gösteren TT ise çoğunlukla yaptığı gibi kondisyonunu genele yaydı ve 4'lü ring dövüşünden 1. çıktı.😊 Evet, sanırım bu formatta, kilit kelime "kondisyon". Dikkat, performans kondisyonunu genele olabildiğince homojen yaymak! Sevgili Berkay Karakurt'a da başarılar!

https://vod.afreecatv.com/player/133994865


Tolgahan Kiraz ve Tayfun Taşdemir ilk turu beraberce geçtiler

***

Survival'da Tayfun Taşdemir'den Astrolojik Çeyrek Final!

Survival yani ‘Hayatta Kalanlar’da Blomdahl, ilk turda pek bi yaşam emaresi göstermemişti. Ancak dünkü “teselli turu”ndan çeyrek final çıkarmayı bilmişti malum. Modern bilardonun miladı kabul edilen 61’lik Blomdahl, bugün maç boyu ‘eski havalar’ından sundu. Unutmayın, ilk Dünya Kupası’nı 1987’de kaldırmış biri. Belki 2010’lardaki hızında değil ama 2020’lerde de estiriyor. Hâlâ pire gibi! Dostlar, aşağıya linki koydum, 2.04.00’dan sonrasını izleyin: Fransız Bury o son zikzağını tuşlatıp Taşdemir’i 3’üncülüğe itemeyince masada sürpriz bir final sahnesi başlıyor: Belki de astroloji devreye giriyor. Boğa (ör. Çenet) gibi toprak burçları, aslanlar (ör. Jaspers), akrep burçları (ör. Saygıner, Taşdemir) dirençlidirler. İlaveten, akreplerin krizleri fırsata dönüştürebildikleri de söylenir. 2’inciliği ve yarı finali garantileyip rahatlayan Taşdemir, ilk önce 2 zikzak gösterip sevgili Jérémy Bury'ye “zikzaklı kinaye” yapıyor. 😊Sonra bir tek bant var ki çerçeveletip asın veya Jaspers’a hediye olarak da düşünebilirsiniz!
😊 Ve Blomdahl’la fark 1 sayıya iniyor. Yani son saniyede 1’incilik fırsatı doğuyor! Oyunbozan tuş, fantastik denemesine izin vermiyor ama Survival’a yakışan bir son sunuyor bize Taşdemir. Yarı finaller ve finaller yarın. Ayrıca sevgili Lütfi Çenet PBA’da son 32’de Saygıner Usta’yı mağlup ettikten sonra bugün son 16’yı da geçti. Yarın Taşdemir ve Çenet’e başarılar!

https://vod.afreecatv.com/player/134235635?fbclid=IwY2xjawFdA4FleHRuA2FlbQIxMQABHdnBVW0annK4oZTt3jcukMwoVFdaXnmrM0njtnoimHB0YTuIbSdQssk9cQ_aem_G9uIX5njieWXHvNfjjeFqQ

***

Survival 2024'ün galibi Myung Woo Cho

Turnuvayı G. Koreli Myung Woo Cho galibiyetle tamamladı ve 40.000 doların sahibi oldu.
  1. Myung Woo Cho 85 (average 1.941, $40,000)
  2. Eddy Merckx 69 (1,705, $25,000)
  3. Tayfun Tasdemir 61 (1,588, $15,000)
  4. Glenn Hofman 25 (1,058. $10,000).





6 Ağustos 2024 Salı

Voleybolda Seyir Zevkini Artırmak İçin: @bir+bir

 

Türkiye Çin'i 2024 Paris Olimpiyatlarında Çeyrek Final'de Mağlup Etti


İlk kez bir takım sporunda, voleybolda, Olimpiyatlarda yarı finale çıktık. Filenin Sultanları madalya eşiğinde! Atıcılıkta Şevval-Yusuf ve okçulukta Mete-Abdullah-Ulaş’la gelen madalyalar takım olarak kazanıldı, doğru. Fakat atıcılık ve okçuluk, bilardo gibi bireysel tabiatlı sporlar. Bu tür sporlarda seyir zevki, detaylara hakimiyet arttıkça artıyor. Bilardocular olarak, futbol dışı sporlardan da zevk alabilmek zaten mesleğimiz.😊Detay bilardocunun işi!😊O yüzden bu sporlarda “sahaya vâkıf” spiker ve yorumculara muhtacız! Yaklaşık bir senedir voleybolda, aynı zamanda bilardosever spikerimiz sevgili Mehmet Sevinç'in canlı maç anlatımından mahrumuz. Ancak YouTube’da Kadın Milli Voleybol Takımımızın maçlarının öncesi ve sonrasında Antrenör Alper Erdoğuş’la harika programlar yapıyorlar. Zekâ, strateji, güç, dayanıklılık ve atletizm dolu voleybol, hayata renk ve umut katıyor! Voleybol seyir zevkinizi artırmak adına ücretsiz bir yatırım yapmak istiyorsanız www.youtube.com/@birartibirspor birebir!💪👏😊

Rifat Özçöllü



28 Temmuz 2024 Pazar

Şişşt! Takım Uykuda: Uyku profesyonel futbolu nasıl dönüştürdü?

 

Foto: www.bbc.co.uk

Kaliteli uyku ve spor performansı ilişkisi, başta NBA ve İngiltere Premiere Lig menajerleri olmak üzere dünyadaki bütün spor performans analistlerinin uzun yıllardır gündem maddesi. Ertesi gün çıkacakları Dünya Kupası maçı öncesi Hollandalı Johan Cruyff ve arkadaşlarının poker gecelerinin, Jordan’lı Chicago Bulls’un savunmasının belkemiği Dennis Rodman’ın partilerden toplanıp NBA finallerine yetiştirilmesinin altından çok sular akmıştır herhalde! Yazıyı görünce hemen, bilardo sporcularının son zamanlarda önceki gece uyuna(maya)n uykudan yakınmalarını hatırladım ve çevirmek istedim. Özellikle “uyku ve basketboldaki şut isabeti ilişkisi” hakkındaki veriler, hassasiyet oyunu bilardoyla direkt ilgili. Yazının linki aşağıda: Yazı kısa ama bu konu üzerine dikkat çekmek için çok done barındırıyor. Olimpiyatlar Bizim Olsun!!! Sporcularımıza Başarılar!!!

Rifat Özçöllü

Elbette iyi bir uyku bilardodaki isabeti de artırır
Foto: www.peakpx.com

ŞİŞŞT! TAKIM UYKUDA: UYKU PROFESYONEL FUTBOLU NASIL DÖNÜŞTÜRDÜ?

Birkaç on yıl önce, profesyonel futbolcular gecelerini “partileyerek” geçirirdi. Şimdi ise kaliteli bir gece uykusunun faydalarının çok daha bilincindeler.

Değişim 1990’ların ortalarında, yatak satıcısı Nick Littlehales’in Manchester United menajeri Alex Ferguson’la temasa geçmesiyle başladı, Littlehales, Ferguson’a şunu soruyordu: “Uykunun futbolcularının saha performansını nasıl etkilediğine dair bir fikrin var mı?” Soru, Ferguson’ın ilgisini çekmeyi başarmıştı. Sir Ferguson, Littlehales'den takımına bir sunum yapmasını istedi. Çok geçmeden bütün takımın yatağı, yastığı değiştirildi ve Littlehales kısa sürede futbolun en muteber “yatak danışmanı” haline geldi. 1998'de İngiltere'nin Dünya Kupası kadrosu için yatak tedarik etti ve 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda her oyuncu için bireysel uyku rutinleri oluşturdu.

Total Futbolun Öncülerinden Hollandalı Cruyff ve Arkadaşları

Yavaş yavaş, kulüp yöneticileri bilimsel uyku araştırmalarına daha fazla önem vermeye başlamıştı, üstelik dayanakları yabana atılacak cinsten değildi. 2011 yılında uyku uzmanı Cheri Mah, uyku süresini gecede 8-10 saate çıkarmanın basketbol oyuncularının süratini ve şut isabetini önemli ölçüde artırdığını keşfetti. Diğer araştırmalar, tek bir gece dahi yetersiz uykunun sakatlanma riskini artırabileceğini ve 64 saatlik kötü uyku döngüsünün gücü, dayanıklılığı ve dengeyi azalttığını ve hatta vücudun kendi kaslarını yemesine neden olabileceğini ortaya koyuyordu!

Nihayetinde, menajerler oyuncularının uyku kalitelerini artırma gayretine giriştiler. Örneğin Southampton menajeri Alek Gross, oyuncularının akşamları “uyku düşmanı” kafein, şeker ya da yağlı yiyecekler tüketmesini yasakladı. Bunun yerine futbolcularına, onları yorgun düşüren sütlü protein içecekleri içirdi. Meksika’nın menajeri de Rusya’daki Dünya Kupası grup maçları arifesindeki takımının uyku kaybından endişeliydi. Bunun üzerine, Manchester United’ın spor bilimcisi Robin Thorpe’la futbolcularının performansını optimize edebilmek için bir uyku ve antrenman programı hazırladılar. Otel yatak odaları bile ideal uyku sıcaklığına ayarlandı. Oyuncular da bu rutine riayet ettiler. Hatta bir maç akşamı, kaptanları Rafael Marquez aynı otelde kutlama yapan taraftarlardan sessiz olmalarını istedi çünkü “Takım uykuda!” idi. Kaptanın müdahalesi harika sonuç verdi: Uyku kalitesi yüksek gecelerin ardından Meksika Güney Kore'ye karşı kazandı ve hatta gruplarda Almanya'ya da galip geldi.

                                                    Dennis Rodman ve Madonna
                                                   Foto: www.fadeawayworld.net

Artık pek çok takım ve oyuncu çeşitli yöntemler kullanarak uyku düzenlerini iyileştirmek için çaba sarf ediyor. Örneğin, Manchester City oyuncusu Sergio Aguero, yan yattığında kaslı vücudu bacaklarının kapanmasını engellediğinden uyumakta zorlanıyordu. Aguero, boyuna, kilosuna uygun yeni bir yatak aldı ve böylece gece boyunca boynunu ve sırtını aynı hizada tutabildi. Yine Manchester City'den James Milner da akşam maçlarından sonra uyumakta zorlandığı için çok geç saatlere kadar bilgisayar oyunu oynuyordu. Tabii sabaha antrenmana çıkamayacak kadar yorgun düşüyordu. Geç yatıp erken kalkma rutinine öğleden sonra kestirmelerini ekleyerek meseleyi halletti. Bu ucuz ve etkili müdahaleleri daha küçük takımlar bile devreye sokabiliyor haliyle. Örneğin Brentford, Premier Lig’in en küçük bütçeli takımı. Buna rağmen, kulübün performans analizi yöneticisi Chris Haslam, oyuncuların uykularını izlemek için bilek takip cihazları kullanmaya başladı ve bunlar oyuncuların dikkatinde belirgin bir iyileşme sağladı.

Eskiden, bir parti ve birkaç saatlik uykudan sonra sahaya çıkmak bir şeref nişanesi gibi görülürken, artık çekilen iyi bir uyku performans zincirinin hayati halkası olarak kabul ediliyor.

Yazının orijinali: “How Sleep Transformed Professional Football” (www.test-english.com)

Çeviren: Rifat Özçöllü

21 Temmuz 2024 Pazar

Zanetti Sarkacı ve Bilardocu Kolunun Anatomisi - Mehmet Varlık (1)

“Porto Kapışması: Bilardoda Zoru Kolay ve Zor Gösterenler” yazısında 1990’larda bilardonun yaşadığı devrim sonrası “modern bilardo”ya geçişten de söz etmiştim. Bu geçiş sürecindeki teknik detaylardan bahsederken Yılmaz Özcan, Levent Özçöllü ve Mehmet Varlık’a cümlelerimi teyit ettirip kendimi garantiye almıştım. J Yazıda Zanetti’yle ilgili şöyle bir cümle var: “Nitekim kendisine has, topuna yakın köprüler kurup, ıstakasını geriye-öne minimum sallayarak o kısa sarkaç hareketiyle kleps, sırt, dantel, masse fark etmez topuna yüksek momentumlar verebilen bir tekniği var.” Buradaki “sarkaç” ifadesini bana Mehmet Varlık önermişti. Üstelik Varlık, ıstakanın topla buluşmadan önceki sallama hareketi esnasında meydana gelen fizik parametrelerini detaylar ve nefis gondol metaforuyla anlatmıştı. Ben kendisinden bunu başka bir yazıya dönüştürmesini rica ettim, sağ olsun kırmadı. Bu yazı, spor ve bilardo üzerine bir bilimsel düşünme pratiği. Hem sade bir dile sahip hem de bilardoculara “vuruş” anlamında farklı ufuklar açacak. Şimdi sözü bütün zarafetiyle Mehmet Varlık’a bırakalım.  Rifat Özçöllü  

***     

Mehmet Varlık ve Eşi
Foto: Erdoğan Avcı

Zanetti Sarkacı ve Bilardocu Kolunun Anatomisi  – Mehmet Varlık   

Bilardocunun ıstakayı geriye-öne minimum sallaması aslında avantajdır. Dirsekten sallanan sarkaç ne kadar kısa mesafede hareket ediyorsa mükemmele yakın sonuçlar elde etmek o kadar kolaylaşıyor. Ufak tefek diyemeyeceğimiz bir Avrupalı olan Zanetti ile “minicik” Cho'yu ortaklaştıran şey işte bu sarkacı kısacık mesafede kullanabilir olmaları. Marco bunu, yılların deneyimiyle, işin fiziğine de kafa yorarak geliştirdiği kendine has tekniğiyle yaparken Cho doğuştan gelen anatomik özelliklerini (kısacık kollar) avantaja çevirerek yapıyor. Her ne kadar onu dünya turnuvalarında henüz o düzeylerde görmesek de, kısa sarkaç kullanımının ne kadar işe yaradığına güzel bir örnek de ülkemizden, Yavuz Güngördü. Üstelik kendisi de bunun farkında, bunu bilinçli olarak yapıyor.

                                       Zanetti ve M.W. Cho'nun kol hareketleri burada görülebilir.
                                                               Zanetti-Cho, Ho Chi Minh, Çeyrek Final, 2019


Bilardocu Kolunun Sarkacı
Daha çok görsel ve video için: 
https://www.pooldawg.com/article/pooldawg-library/the-perfect-pendulum-stroke

 

Sarkaç arkaya ne kadar az hareket ederse ıstakanın masaya paralel hareketinden o kadar az uzaklaşmış oluruz. Nitekim masaya tamamen paralel ıstaka hareketi anatomimiz ve dirsek eklemimizin çalışma mekaniği sebebiyle imkânsızdır. Bu “kusursuz paralel devinim” teorik bir ütopyadır. Gerçek hayatta nadiren karşımıza çıkmasının bir diğer sebebi topun çapı 61,5 mm iken bant yüksekliğinin 38,5 mm kadar olmasıdır.

Istaka ucunu top üzerinde temas ettirmeye niyetlendiğimiz noktanın 38,5 mm’nin daha aşağısında kaldığı her vuruşta ıstakanın dibini 1 cm de olsa kaldırmak zorunda kalırız çünkü küpeşte yüksekliği (bant yüksekliği) bunu mecbur kılar. Bu da ıstakanın masa yüzeyi ile kaçınılmaz olarak bir açı yapmasına yol açar. Hatta ağır çekimde topların çarpışmadan sonra zıpladığını görürsünüz. Bu, paralelliğin sağlanamamış olmasındandır. Hatta ıstakanın arkasını 1 cm bile olsa kaldırdığımız her vuruş artık mini bir massedir. Çuhaların üzerinde o yüzlerce top izi daireciklerini bırakan şey tam olarak budur.

Hakikaten bu etki ağır çekimde çok daha net gözükür. İlk izleyişte vuruş anında hafiften bir yay çizmiş gibi gözüken acem 4 bant bir atışın (kısa-uzun-kısa/uzun) ağır çekiminde 1 ve 2 numaranın (ıstaka topu ve hedef top) çarpışmasından sonra ıstaka topunun deli gibi zıpladığını görürüz. Ortada fol yok yumurta yok gibi gelebilir. Ama işte ıstaka dibinin 1-2 cm’lik yani gözle fark etmesi zor minicik yükselişi bile buna sebebiyet verebilir. Hele bir de vuruş, topun ekvatoral ekseninin üzerinde bir noktadan yapıldıysa zıplama olasılığı artar.

Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için lunaparktaki gondolu örnek verebiliriz. Gondolda tam ortaya oturanlar en az sarkaç etkisine maruz kaldıkları için ne kadar stabil bir seans geçirirler. Diğer tarafta en uçlara oturanların ise içi dışına çıkar. Bilardocu odur ki ıstakayı tuttuğu eline gondolun en ucunda oturanların gücünü yüklerken aynı eli gondolun en ortasında oturanların stabilitesinde hareket ettirebilsin.

Tabii şunu da eklemek lazım: Fizikte iş-güç-enerji denkleminde bir taraftan kaybımız varsa onu başka bir yerden kompanse etmemiz lazım ki nihai ürün güdük kalmasın. Ne demek istiyorum? Gondolun en ucuna oturmuyorsak hareket edeceğimiz mesafe oldukça kısıtlıdır. Bu da kuvvet kaybına yol açar. Bunu telafi edebilmenin en etkili yöntemi de "brachialis ve brachioradialis" dediğimiz, dirsek ve bilek arasında uzanan ve birbirine kontra çalışan iki kas grubunu iyice kuvvetlendirmekten geçer.

“Tak diye vurdu yedi bandı, acem atacak sandık!” cümlesindeki oyuncunun o iki kası muhtemelen çok kuvvetlidir. Bu kaslar bilek güreşçileri ve okçuların da en çok yararlandığı kaslardır. Bir diğer teknik ise atışın boyu uzadıkça (3 bant, 5 bant, 7 bant gibi) ya da ihtiyaç duyulan güç arttıkça, ıstakayı daha geriden tutmaktır. Burada yine çok temel bir fizik kanunundan yararlanıp, ıstakayı bir basit kaldıraç gibi düşünerek kuvvet kolunu uzatmış oluyoruz. Ancak burada başka bir handikap ortaya çıkar. Sağ elimizi ne kadar geriye çekersek, köprüyü kurduğumuz sol elimizi de o kadar geriye çekmemiz gerekir ki ıstaka, masaya ideale yakın paralellikten minimum uzaklaşsın. Bu da köprü mesafesinde uzamaya ve dolayısıyla ıstaka ucunun top üzerinde tam olarak hedeflenen noktaya temas edememesi riskine yol açabilir.

                                Bilardocunun da Kullandığı Ön Kol Kasları                                                 Kaynak: https://berkayturkkan.com/en-iyi-on-kol-egzersizleri


O yüzden en güzeli her zaman brachialis ve brachioradialis kaslarını maksimum güçlü tutmaktır. Bu, oyuncuya, son derece kontrollü bir güç sağlar. Ve akıldan çıkarılmaması gerekir ki bu güce asıl ihtiyacımız olan yer 7-8 bant gibi ekstrem uzunluktaki atışlar değil tam aksine kısa mesafeli atışlardır. Çünkü güçlü dirsek altı kaslarının sağladığı kontrollü güce, topa hızlı vurmak için değil ironik bir şekilde yavaş vurmak için daha çok ihtiyaç duyarız. İşte tam da bu noktada kontrollü seri oyunu (position play) devreye girer. 2 numarayı elinle koyar gibi bir o köşeye bir bu köşeye, bir masanın ortasına vs. alabilmenin yolu o kaslardaki kontrollü güçten geçer. Nitekim bu kadar hassas çarkların, sarkaçların altında veya üstünde dönen topların oyunu olan bilardo, Dünya Oyunları’nda (World Games) “Hassasiyet Oyunları” (Precision Games) kategorisinde yer alır.  

Yazan: Mehmet Varlık
Görsel Araştırma: Rifat Özçöllü

14 Temmuz 2024 Pazar

Porto Kapışması: Bilardoda Zoru Kolay ve Zor Gösterenler

Dünya Kupası 30. Kez Dick Jaspers'ın Ellerinde 

Zoru kolay göstermek” diye bir deyim var. Bilardoda bu deyimin en çok uyduğu oyunculardan ikisi Caudron ve M.W. Cho. Elbette bu, iki yetenek küpünün çalışkan ve disiplinli oyuncular olmadığı anlamına gelmez. Cho’nun salonda günde 6-8 saatlere varan maç-antrenman pratiği olduğunu biliyoruz. Caudron da bildim bileli, şehir, ülke, kıta, “rakip müessese” fark etmez yıllardır turnuvadan turnuvaya koşturur. Ancak ikisinin de “özel” yetenekleriyle sivrildikleri aşikâr. Örneğin, Blomdahl’a göre Avrupa’da en iyi ters el Zanetti’nin. Nitekim kendisine has, topuna yakın köprüler kurup, ıstakasını geriye-öne minimum sallayarak o kısa sarkaç hareketiyle kleps, sırt, dantel, masse fark etmez topuna yüksek momentumlar verebilen bir tekniği var. Ve bu tekniğini sol eliyle de neredeyse benzer isabetle uygulayabiliyor. Ancak Cho’nun sol eli o kadar güçlü ki masada sadece Cho’nun olduğu ve Cho’nun sol eliyle sağ elinin kapıştığı bir maçı izlemek enteresan olabilirdi.
Myung Woo Cho

Ancak “özel yetenek” tek geçer akçe midir mavi çuhalarda? Cho’nun Porto etabında finale dek sadece Ankara etabının galibi Heo’ya yenildiğini hatırlatalım. Maç içerisinde oyuncuların sıkışıp kaldığı, çözüm üretemediği kilit anlar vardır. Kadife serileriyle ünlü Heo, bu anlara kreatif tek bant ve iki bant brikollerle çare bulup “özel” rakiplerine galebe çalmayı bilir. Pek çok maçta üst üste 4-5 sayılık tek-iki bant brikol serileri yakaladığına şahit oldum. Bütün brikoller “görme” meselesidir malum, ancak görmek yetmez bunu salon pratiğinizde portföyünüze, repertuarınıza katmanız gerekir. Bu kurtlar sofrasında podyuma çıkmak, fark yaratmak ancak paletinizdeki artı renklerle mümkün. Örneğin tek bantlarda Jaspers’ı aratmayan Murat Naci’ye bir gün bunun sırrını sorduğumda, bir ara sinek avlayan salonunda müşteri beklerken 😊 haftalarını sadece bu pozisyona verdiğini anlatmıştı.

Aslında 1990’lardaki bilardo devrimi de masadaki cenderelerden çıkma arayışlarından doğmuştu. Modern bilardonun kurucusu olarak görülen Blomdahl, 1990’lar ve 2000’lerde, karambol tekniğine sıkışmış bilardoya yeni bulvarlar açmıştı. İlk defa karambolden gelmeyen, Amerikan (pool) temelli bir oyuncu öne çıkmıştı. Havuzlardaki, triplelerdeki kalınlık yordamı Ceulemans’tan farklıydı. Ters bant kullanımları ilham verici olmanın ötesinde bilardo repertuarının önemli parçalarından biri haline gelmişti. Ekstra çözümler denemekte pervasızdı. Tuşlardan farklı kaçabiliyordu. Kritik anlardan tek bant brikollerle (düz veya ters avantalar), şemsiyelerle yüksek yüzdeyle çıkılabiliyordu artık. Masada klasik düz turnike resmi dururken darbeli kısa-uzun-uzun paternlerini görmeye başlayınca mal bulmuş Mağribî gibi olmuştuk. Maksimum falso dışında yeni falso noktalarını keşfetmeye başlamıştı oyuncular. Üst falsonun bazen açı daraltmada bazen uzatmada işlevsel olduğu daha çok anlaşılmaya başladı. Falsosuz vuruş ve tempo karışımları çok farklı geometrik şekiller sundu gözümüze. Karambol, oyuncunun daha az eğildiği, topun bantlara, köşelere yakın tutmaya çalışıldığı daha yavaş tempolu bir oyundu. Caudron da karambol temelliydi fakat daha çok eğilip oyunu köşe ve kenarlardan ortaya doğru kaydırıyordu. Murat Tüzül gibilerden gelen yeni sistem önerileri Avrupa’da hesaba katılıyordu. Semih Saygıner artistik branşından üç banda figür devşirip duruyordu. Ama bunu maçın en belalı anında yapabiliyordu. Beş bantların hem çift turnike hem düz hem de kesmeli varyasyonlarında 7-8 bantlık rotalara çıkıyor, çok farklı açılar armağan ediyordu bize. Ayrıca Saygıner bu oyundan para kazanılabildiğini de göstererek sporun profesyonelleşmesinde de rol oynamıştı. Yeri gelmişken, o yıllarda 3 banttaki yeniliklerin Türkiye’de anlaşılmasında, İstanbul’daki dünya kupası organizasyonlarıyla rahmetli Bora Karatay’ın, yayınları ve çevirileriyle rahmetli Avni Köksal ve sevgili Suat Boztepe’nin, bu kitaplara aynı zamanda teknik ressam olarak çizim katkıları veren Yılmaz Özcan’ın ve Bilardo Magazin dergisiyle merhum Ali Yılmaz’ın önemli payı olduğunu analım. Velhasıl, karottan, savunmadan hiçbir zaman vazgeçilmedi, vazgeçilmeyecek ancak bu icat-çözümler süreci öylesine dizginlenemiyordu ki bilardo değişti, oyunun hücum karakteri ve seri oyunu (position play) kavramı iyice ciddiye bindi. Ceulemans, Dielis, Bitalis, Kobayashi, Komori Ustalar bayrağı yeni kuşağa devrediyordu…

Genç Blomdahl 

       PBA'dan yeni dönen Caudron Porto'yu 3'üncülükle tamamladı


Tayfun Taşdemir yine en iyiler arasında

Evet, belki de, bilardonun modern karakterinin en olgun görünümü istikrarlı yüksek serilerde vücut bulmuştur. Ve o yıllarda daha İktisat öğrencisi olan ve bayram harçlığıyla bilardoya başlamış bir genç vardı: Tayfun Taşdemir. Oyuna “geç” girmişti, ancak hem okulunu bitirdi hem de Türkiye ve dünyada bu yenilikleri ve seri oyunu mantığını en iyi ve en hızlı kavrayıp özümseyerek hayata geçiren oyunculardan biri oldu. Dünyada son yıllarda istikrarla “yıllık genel ortalamasını” 1,900’ün üzerinde tutan birkaç oyuncudan biri olan Taşdemir, Porto’yu da 2,000 genel turnuva ortalamasıyla 3. tamamladı. Taşdemir Porto’da yarı finalde Cho karşısında araya önde çıktı, bir iki hata ve kıl payı kaçan sayı gelince, turnuvanın başından beri eli sıcak olan Cho fırsatı kaçırmadı. Evet, Cho’nun maçta şansı da yaver gitti fakat pozitif mizaçlar bazen rüzgârı kendilerine döndürebiliyor. Öyle sempatik ki bir ara Taşdemir’le beraber gülüyorlardı tuttuğu balıklara. 😊 Öte yandan turnuvayı ikinci bitiren Cho’nun 2,048’le en yüksek genel ortalamaya sahip olduğunu belirtelim. Ayrıca Taşdemir’in şu an bilardo evreninde en çok motive olunan, bilenilen oyuncular arasında olduğunu da ekleyelim, zaten finalde Cho’nun sabahki Taşdemir maçından psikolojik olarak yorgun çıktığı fark ediliyordu.

    Porto'da ilk 4 bir arada. Finalde kaybeden Cho'yu abileri teselli ediyor. 
Viva Bilardo!

Ya Porto’nun şampiyonuna ve bilardonun ana sütunlarından Jaspers’a gelirsek: Yıllardır, ancak teoride mümkün dediğimiz, kimsenin atmayı akıl kârı bulmadığı, kılı kırk yaran düz veya kesme tek bantlarda inanılmaz yüzdeler yakaladı. Maçlarında ek süre haklarını yerinde ve stratejik kullanarak çok “tuhaf ve gıcık” pozisyonlardan çok leziz ekmekler çıkarıp fark yaratmayı bildi. Antrenman günlükleri tuttu, profesyonel tavır, disiplin ve istikrarın sembolü oldu. Bilardoda “normal” insanlar gibi “zoru zor göstermenin”, masa başında taş işçisi gibi çalışmanın işe yaradığını bize yaklaşık 30 yılda 30 Dünya Kupası kazanıp bir spora damga vurarak, modern bilardonun en dişli oyuncusu olarak kanıtladı.

Ben toplarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan Caudron ve Cho’dan da, avını yakalayabilmek için bütün ormanı katetmekten erinmeyen Jaspers ve Çenet gibi “yırtıcılardan” de zevk alıyorum. Podyuma tırmanma serüvenlerini hayat yolculuğu haline getirmiş Yılmaz Özcan, Turgay Orak, Tolgahan Kiraz, Gülşen Degener, Müjde Karakaşlı gibi hikâyelerden de etkileniyorum. (Bu liste uzar gider.) Bilardo izlerken tüylerinizin diken diken olması için sadece Caudron ve Cho’nun “zoru kolay gösteren” karambolvari yüksek serilerini bekliyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz. Veya hazzınızı Taşdemir, Sanchez veya Tran’ın ultra-teknik yüksek serilerine endekslediyseniz yine kendinize haksızlık ediyorsunuz. Size Blomdahl’ın maç içerisindeki “o” ritmini ve Saygıner’in “o” sayısını veya Merckx’in istatistikleri altüst edeceği günleri beklemeyin demiyorum elbette. Ama o tek bantları, ağızları açık bırakan brikolleri atarken Jaspers’ın gözünde, sokakta bilye oynarken kuma ip gibi hatlar çizen çocuğun aşkını görün ve hedefi vurduğunda siz de çığlık atmaktan utanıp sakınmayın. Tebrikler Tayfun, Tebrikler Caudron, Tebrikler Cho ve Tebrikler bilardonun gizli romantiği ve yırtıcı aslanı Jaspers!   

  Cho'yu mağlup edip 30. şampiyonluğuna ulaşan Jaspers'ın sevinci
 

Bu yazı sevgili Levent Özçöllü’yle yaptığımız sohbetlere çok borçlu. Yılmaz Özcan taslağı okuyup kıymetli katkılar yaptı: Ordinaryusumuzu seviyoruz. Mehmet Varlık bu yazıya bilimsel bir dokunuş yapmakla kalmadı, bu yazıdan başka bir yazı doğurdu, sürprizimiz olacak, sabredin. Son olarak Ersan Ercan’ın motivasyonlarının da değerli olduğunu eklemeliyim.  

Rifat Özçöllü

Fotoğraflar: Five&Six, Kozoom, Imsvintagephotos







10 Temmuz 2024 Çarşamba

Çaça Murat'tan Bilardo Toplarına Artistik Kelepçe

Çaça Murat Karabul


"ÇAÇA'yı tarif etmek için iki kelime hakkın olsa?”

“İlham ve tutku.”
“Ya bir cümle?”
“Güneş sandığın pek çok uydu ışığını onlardan alır.”
“Şu son sayısı için yine tek kelime hakkın var.”

KELEPÇE.”
“Beyazın çizdiği yayı kelepçeye mi benzettin?”
“Elbette! Burada kırmızı aşkın sembolü, yani hedef. İlk önce sarıyı oyun dışı edip kırmızıya kelepçe takması lazım. İkisini de hallediyor, sonra da iğne deliğinden dolanıp kilidi vuruyor!” ⛓️‍💥
“Bunu ancak çılgın âşıklar yapar!”
“Dedim ya: Çaça Murat, evrendeki bilardo tutkusunun güneşlerinden…”
“Evren, uydu, güneş falan... Bilimkurgudan hoşlanıyorsun galiba?”
“Elbette, hâlâ tamamını izlemediysen hediyem olsun, 58 dakikalık bir bilimkurgu klasiği: CHACHA SHOW” ⛓️‍💥😍



Rifat Özçöllü

13 Haziran 2024 Perşembe

Türkiye’nin Dünya Bilardosunda Zirve Misyonu


Bir spor dalında uluslararası bir turnuvada son 32’ye 9 oyuncuyla kalınca, ülke olarak bütün dünyaya “Zirveyi bırakmaya niyetli değiliz” mesajını vermiş oluyorsunuz. Hele, Son Dünya Şampiyonu (Bao), Son Milli Takımlar Dünya Şampiyonu (Q. C. Tran-Bao), Son İki Dünya Kupası Sahibi (Q. C. Tran - D. M. Tran) ünvanları Vietnam’a aitken bu daha da anlamlı. Nedense son zamanlarda, yabancı yorumlarda Avrupa, Türkiye, G. Kore ve Vietnam gibi dörtlü bir rekabet modeli öne çıktı. Oysa Avrupa’yı yekpareymiş gibi görmek bir yere kadar doğru. Avrupa ülkelerinin kendi içlerinde nasıl bir rekabet içinde oldukları unutulmuyor mu? Bu rekabetin ne kadar hıncahınç olduğu birazdan başlayacak Avrupa Futbol Şampiyonası’nda görülecek. Öte yandan yabancı yorumlardaki, Türkiye’yi Avrupa’ya ait olmasına rağmen yine de başlı başına bir ekol gibi görme eğilimi çok yanlış olmamakla birlikte tarihî eksikler de barındırıyor: Çünkü Osmanlı’ya gidersek karambolün bu topraklara girişi ve 1980’ler sonlarına gidersek üç bandın ülkeye girişi Avrupa üzerindendir. Bora Karatay, Semih Saygıner, Avni Köksal, Murat Tüzüller kuşağı Avrupa görgülüdür. Acem, dantel gibi bize has terimlerimiz olsa da birçok terimimiz Fransızca kökenlidir. Özellikle eskiden bilardoya karambolle başlanması âdeti, oyun tekniğimiz, fiziksel yapımız, İngilizcenin Asya’ya göre ülkemizde daha çok biliniyor olması, bilardo seyir atmosferimizin Asyalılar kadar ateşli olmaması bizi genel olarak Avrupa’ya daha çok yaklaştırır. Dahası, Ceulemans, Blomdahl, Caudron, Sanchez gibi Avrupalı oyuncular kendilerini bu Güneydoğu-Doğu Avrupa ülkesine ruhen yakın görüp Türkiye’deki kulüplerin oyuncusu oldular, turnuvalara katıldılar. Diğer yandan bizim oyuncularımız Asya’da da seviliyor. Bunda, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin NATO üyesi olarak G. Kore cephesinde savaşması arka planı da söz konusu. Mısır’ın en iyi oyuncusunun bizim efsanemizle adaş olması gibi kültürel yakınlıklar da var elbette. Sonuçta bizim “ne Doğulu ne Batılı, her ikisi de” konumumuzu idrak etmiş olmaları gerçeklikten uzak değil elbette.

Öncelikle 9 oyuncumuza da (Tayfun Taşdemir, Tolgahan Kiraz, Berkay Karakurt, Turgay Orak, Ömer Karakurt, Gökhan Salman, Muammer Rahmet, Volkan Çimentepe, Denizcan Akkoca) başarılar diliyorum. Ömer’in formda olması çok sevindirici. Yeni kuşağın önemli beklentilerinden. Yıllardır didinen Muammer Rahmet’in bu seviyeye gelmesi, ısrarın ne kadar işe yaradığını gösteriyor. Volkan Çimentepe sürpriz, bilardoyu sevdiği su götürmez, psikolojik parametreleri de yönetebilirse neden olmasın? Gökhan Salman bilgi ve tecrübesine yıllardır yatırım yapıyor, karşılığını alması eli kulağında olsa gerek. Denizcan Akkoca’nın bu kadar çabuk son 32 görmesi yine kayda değer. Kendisi aynı zamanda müzisyen, iyi müzik insanın modunu her zaman yukarı çeker. Berkay özellikle maç başı ve sonlarında yüksek atak ritmi yakalayabiliyor. Avrupa ikinciliği olan, yurt dışında mücadele etmenin dinamiğine dair sezgilerini gün geçtikçe kuvvetlendiren bir oyuncu; artık dünyanın radarına takılıp yapışmayı bırakın, şampiyonluk başarısı sürpriz karşılanmayacak bir genç. Vietnam’da 17 yaşında yarı finale kalan Burak Haşhaş’ın en önemli özellikleri özgüveni, gözü karalığı ve rahatlığı. Ve bilardo evrenini ve o evrendeki yerini güzel okuyor. Yaşının farkında, o yüzden örneğin, masada denemeler yapmaktan, risk almaktan çekinmiyor. En fazla kaybederim, nasılsa kazanacak çok senelerim olacak rahatlığı ona başarı getiriyor. Unutmadan söyleyeyim, Burak çok maç izliyor, yeterince maç izlediğinizden emin misiniz yıllardır 1,3 altına demir atmış oyuncularımız? Bence bilardo tutkusunun alameti sadece oynamak değil bilardo izlemektir. Turgay Orak içinse tek cümle etmek istiyorum: Ona hayattaki ve bilardodaki azim ve mücadelesinden dolayı saygı duyuyorum. Taşdemir ve Kiraz’ı sona bıraktım:   

Tayfun Taşdemir: Neredeyse bilardoya başladığından beri alıştığı rekabet paterni bir seneyi aşkındır yok. Antrenman partneri de olan Saygıner Usta ve bu rekabet paterninin diğer direkleri Murat Naci Çoklu, Lütfi Çenet, Adnan Yüksel, Can Çapak gibi oyuncular PBA’da. İçlerinden sadece Birol Uymaz döndü. (Ayrıca bir tur kazanmış olarak döndü, özellikle şampiyon olduğu turda artistik atışlarıyla klasik seriler arasında optimum denge yakalamıştı. Artık bambaşka bilardo atmosferlerinde oynamanın verdiği bir tecrübeyle UMB’de. O da adaptasyonunu yeniden sağlayıp kendisini göstermeye devam edecektir...) Taşdemir ve ülkemiz bilardosu yükselirken yurt dışındaki rekabet ve buradaki çekişmenin karşılıklı olarak birbirini beslemesi söz konusuydu. Ancak bu rekabet ortamının değişmesinin şöyle başka sonuçları oldu: Bazıları Avrupa liglerinde de oynayan Berkay Karakurt, Turgay Orak, Ömer Karakurt, Tolgahan Kiraz, Tarık Yavuz, Furkan Şenel, Burak Haşhaş ve diğer oyuncular kürsü şansları daha da yükselince motive olup oyunlarını ve kendilerini yukarı çektiler. Dolayısıyla “evren boşluk kabul etmez” kaidesince Türkiye liginin kalitesi istatistiksel ve niteliksel olarak düşmemiş oldu. Taşdemir, eski rekabet paterninde zirveye çıkmak için bilardoya başladığından beri çok çalışmıştı, 2022 sonu ve 2023 başlarında olağanüstü bir ivme yakaladı. Dünya Şampiyonluğu, Dünya Kupası Etabı ve Milli Takımlar Dünya Şampiyonluğu’nu üst üste kazandı. Bu herhangi bir spor dalında her sporcuya nasip olmayacak bir başarıdır. Şahsen bu tarihî spor hadisesinin ne manaya geldiğinin anlatılabilmesi için mütevazı ellerimden ne geliyorsa yapmaya çalıştım fakat ülkenin, yöneticilerin, medyanın daha bilinçli ve gayretli olması gerektiği açık. Öyle olsun ki zirveyi gören oyuncular zirvede kalabilmek, daha büyük zirveleri kovalayabilmek için yeterli motivasyon ve desteği hissedebilsin. Nitekim Taşdemir’in bu başarısı önündeki mental engel sayısını ikiye çıkartmış oldu. Hem zirvesine çıktığı dünya arenasında tepede kalmak hem de Türkiye’de yalnızlaşmış bir öncü figür olmak. Evet, rahatsızlıklarından dolayı Yılmaz Özcan Ustamızın da olmadığı bir ortamda bir anda herkesin abisi konumuna geçti. (Yılmaz Özcan kendisinin çok büyük yetenek ve bilardo bilgesi olduğunu son turnuvada hatırlattı. Ama ne dönüş! Ama nasıl bir keyiftir onu seyretmek!) Oysa, Taşdemir’in bünyesi arkalarından geldiği bir kuşakla rekabet etmeye alışmıştı. Belki Çenet ve Çapak ondan yaşça küçüktü ama uzun yıllardır Milli Takım’da beraber koşturmaya alıştığı oyunculardı. Taşdemir’in önünde yeni bir patern var, buna daha da adapte olup arkasından gelen kuşağı bu sene yaptığı gibi yukarı çekmeye devam edeceğine inanıyorum. O tarihî başarının ardından ertesi sene Dünya Şampiyonası’nda yine yarı final oynayıp, yine Milli Takım’a kalma başarısını gösterdiğini unutmayalım. (Ve bugün de Ankara’da sabahtan beri eli sıcak bir TT izliyoruz.) Önümüzdeki sene Milli Takım’ın bu mental koşulları idrak ederek yeni bir adaptasyon ve uyumla başarılarına devam edeceğine inanıyorum. Taşdemir, Türkiye ligi ve dünya bilardosu için çok önemli bir değer, gençlerin kendisine, yoluna baktığı öncü bir oyuncu olmaya devam edecek.

Tolgahan Kiraz: Tolgahan hem kişisel ömrünün hem de şahsi bilardo tarihinin dinamikleri gereği bütün basamakları adım adım çıkmaya ayarlı bir bünyeye sahip. Nitekim kariyerine en altlardan, 2009’daki gençler Avrupa üçüncülüğüyle başlamıştı. Kolombiya’da çeyrek final oynadı. Vietnam’da da yarı finale çıktı. Finale yükselemez miydi? Seyircinin baskısı yetmezmiş gibi kendi üzerinde baskı kurmuş görünüyordu (henüz yoğunluklardan turnuva değerlendirmesi yapamadık onunla), nedense kendisini kazanmaya mecbur hissetti, oysaki değildi, kişisel eşiğini aşmış ve zaten başarılı olmuştu. O psikolojik yükü omuzlamayıp “kaybedecek bir şeyim yok” tavrını takınabilseydi belki finali ve fazlasını da görebilirdi. Tabii dile kolay buradan söylemesi ama o Spor Akademisi mezunu olduğu için spor psikolojisi dinamiklerini teorik olarak en çok bilen oyunculardan biri. Henüz bu dişli dünya arenasında 30’larının ortalarında, daha gidecek yolu ve alacağı kupalar var. Elbette kaybettiği oyuncu ev sahibi olmanın avantajına sahipti, Tolgahan’dan sonra Jun-Tae Kim’i de yenip şampiyon olan D. M. Tran yetenekli ve akıcı oyuncu, üstelik arkasında ülkesinin rüzgârı vardı. Sonuç olarak, basamakları üçer beşer atlamak Tolgahan’ın tabiatına uymuyor, hem öyle bir şey D. M. Tran veya Bao’nun yaptığı gibi her zaman olmaz. Hatırlayın: hiç Dünya Kupası etabı çeyrek finali bile görmemiş bir oyuncu olarak Bao, ilk Dünya Şampiyonası çeyrek final, yarı final ve şampiyonluk başarısını aynı haftada yaşamayı başarmıştı.

Bu turnuvada Ankaralılardan dileğim: Gerçekten ev sahibi olma avantajımızı kullanalım. Oyuncularımızın yanında olalım. Cumartesi TRT SPOR YILDIZ canlı yayınında görüşmek dileğiyle.

Not: Bu yazıyı kaleme almadan önce sevgili Taygun Yılmazberk’le yaptığımız görüş alışverişinin çok faydalı olduğunu belirtmeliyim.

Rifat Özçöllü

 

 


2 Nisan 2024 Salı

Üç Bant Evrenine Hoş Geldin Çin!

13.500 m²lik yer üzerine kurulu Yushan Bilardo Spor Merkezi


Çin, snookerdan sonra üç bant evrenine de adım atıyor. Hem de bazı ilklerle ve milyonlarca euroluk yatırımlarla... Çin, Jiangxi (Yiangşi) eyaletinin Yushan (Yuşan) ilçesini, Çin’in bilardo başkenti ilan etti. Üstelik Yushan’ı dünyanın en önde gelen bilardo kentlerinden biri yapma hedefinde. Yushan’da 13.500 m²lik alana kurulan Yushan Bilardo Spor Kompleksi'nin içinde yer alan Dünya Bilardo Müzesi 17 Mart’ta kapılarını sporseverlere açtı. Ayrıca, dünyada yine bir ilk olarak, bu komplekste üniversite düzeyinde Bilardo Spor Akademisi açıldı. Bu akademi snooker ağırlıklı olsa da 3 bant branşında da mezunlar verecek. 10 yıldır süren hazırlıklar sonucu açılan kompleksin dünyadaki bütün bilardo branşlarına (3 top, pool ve snooker) ait birlik ve federasyonlardan tam destek aldığını da ekleyelim. 

Yushan Dünya Bilardo Müzesi Açılışı Gösteri Turnuvası'nda dört büyük 3 bant ustasının izleyicisi bir snooker efsanesiydi: Ronnie O'Sullivan 

Müzenin açılışıyla birlikte 3 bant bilardonun Çin’e tanıtılması kapsamında ülkemizden Tayfun Taşdemir’le birlikte Phuong Vinh Bao (Vietnam), Sameh Sidhom (Mısır) ve Haeng Jik Kim (G. Kore) aynı tarihlerde Yushan’da bir gösteri turnuvasında boy gösterdi. Bu 3 bant gösterisinin onur konukları arasında, dünyaca ünlü snooker ve pool efsaneleri Ronnie O’Sullivan ve Efren Reyes (aslen Filipinli yani bir Asyalı) de yer aldı. Yine aynı kompleks içinde yer alan 8 snooker masalı salon, World Snooker Tour'un Yushan ayağına da ev sahipliği yaptı. 24 Mart'taki final Ding Junhui ile Judd Trump'ın rekabetine sahne oldu ve zafer, Çinli oyuncuyu kendi evinde mağlup etmeyi başaran İngiliz Trump'ın oldu. 

Ali Rıza Gel, Yushan'daki Dünya Bilardo Müzesi açılışında, 
müzeye katkılarından dolayı plaket alıyor


Dünya Bilardo Müzesi'nde Türkiye'den Bir Koleksiyoner: Ali Rıza Gel

Bu şöhretlerin yanında ülkemizi temsil eden bir kişi daha vardı: Dünyanın en büyük bilardo koleksiyonerlerinden Ali Rıza Gel. Kendisi uzun yıllardır Belçika’da yaşasa da her sene memleketi Türkiye'yi ziyaret ediyor. Bu koleksiyonda, tarihi birkaç yüzyıla uzanan masalar, ıstakalar, sayı tabelaları, biblolar, kupalar, minyatürler, tebeşirler, kitaplar, şu an yaşamayan çeşitli bilardo branşlarına ait objeler ve daha nice sanat eseri eşsiz parçalar var. Onun bu eşsiz koleksiyonundan haberdar olan Çin Bilardo Federasyonu birkaç sene evvel Ali Rıza Gel’e ulaşıyor. Ve dünyadaki ilk bilardo müzesini kuracaklarını ve Gel'in koleksiyonundaki bazı parçaları müzede sergileme arzularını iletiyorlar. Aslında Ali Rıza Gel’in hayali, koleksiyonunu kendi ülkesinde kurulacak bir müzede sergilemek olsa da Çin’in nazik teklifini geri çevirmiyor ve koleksiyonunun bir kısmını Müze'ye bağışlayarak 17 Mart’ta Yushan'daki ‘Bilardo Şöhretler Geçidi’nde yerini alıyor. 

Evet, Yushan'a 17 Mart'ta müze ve akademi açılışının yanı sıra dünya bilardo tarihinde enteresan bir ilke daha sahne oldu. Aralarında Ali Rıza Gel'in de bulunduğu 12 kişilik Dünya Bilardo Şöhretleri Seçim Kurulu her sene, yaklaşık 6 asırlık bilardo tarihine katkıda bulunan şöhretleri onurlandıracak. Ve bu isimler Dünya Bilardo Müzesi'nin 'Şeref Salonu'nda (Hall of Fame) yerlerini alacaklar. Kurul bu payeye bu yıl 7 ismi layık gördü:
 
* 7 kez dünya şampiyonu olan İngiliz snooker efsanesi Ronnie O'Sullivan 
Filipinli pool efsanesi Efren Reyes
* 3 top branşlarının Belçikalı efsanesi Raymond Ceulemans 
* İngiliz kadın snooker ve pool oyuncusu Allison Fisher  
* Çin'in en büyük snooker efsanesi Ding Junhui
* Dünya Profesyonel Snooker Birliği (WPBSA) Başdanışmanı Çinli Gan Lianfang
Dünya Bilardo Sporları Konfederasyonu'nun (WCBS) ilk başkanı, eski Dünya Bilardo Birliği (UMB) başkanı olan ve 1996'da vefat eden İsviçreli André Gagnaux

Türkiye 1990'lardan beri kazandığı başarılarla ve son yıllardaki tesisleşme atılımlarıyla dünyanın en önemli bilardo ülkelerinden biri. Dünya Bilardo Müzesi, her yıl büyüyecek 'Şeref Salonu' fikri ve Bilardo Akademisi, Çin'in bilardoya yaptığı vizyoner katkılar. Ali Rıza Gel de bu büyük spor müzesine yaptığı gönüllü katkıyla büyük resimde Türkiye'nin de adının yer almasında pay sahiplerinden biri oldu. Üç topta Asyalılardan daha eski bir geçmişe sahip Türkiye de bir gün bütün branşlarındaki bilardo hafızasını bir müzeye dönüştürecektir umarım. Bu hafızanın içinde en başta, yaşayan sporcu ve bilardo emekçilerimizin anlatacakları ve kaydedilmesi gereken anılar olsa gerek. Ve elbette arkasında tatlı öyküler barındıran bir dolu bilardo objesi. Turnuvalar bir sporun bel kemiği elbette. Öte yandan o spora bağlı kültürel ve sanatsal üretimler, eğitim materyalleri, spor edebiyatı ve yayıncılığı da o sporun yaygınlaşmasında, özendirilmesinde –ve dahası– spor endüstrisini tetiklemede hayati rolde.

Rifat Özçöllü

Ali Rıza Gel, Dünya Bilardo Birliği (UMB) ve Dünya Bilardo Sporları Konfederasyonu (WCBS) Başkanı Farouk Barki'nin elinden plaketini alırken

 
Ronnie O'Sullivan ve Ali Rıza Gel 


Ali Rıza Gel, 12 kişilik Dünya Bilardo Şöhretleri Seçim Kurulu'nda yer aldı


Gel'in Dünya Bilardo Müzesi'ne bağışladığı parçalardan bazıları

Dünya Bilardo Müzesi 

Dünya Bilardo Müzesi 

Dünya Bilardo Müzesi'nin de içinde olduğu Yushan Bilardo Spor Kompleksi


Dünya Bilardo Müzesi 


Dünya Bilardo Müzesi

Yushan Bilardo Spor Kompleksi

Yushan Bilardo Akademisi 


Yushan Bilardo Spor Kompleksi'nin altın kaplamalı kristal minyatürü,
Müze'ye katkılarından dolayı Ali Rıza Gel'e hediye edilmiş


Yushan Bilardo Akademisi'nden teknoloji destekli snooker dersinden bir kesit


Yushan Bilardo Akademisi 3 Bant Ders Salonu